Octave Mirbeau (1848 – 1917) Fransız gazeteci, romancı ve drama yazarı. Mirbeau, Académie Goncourt'un on üyesinden biriydi.
Octave Mirbeau'nun "İşkenceler Bahçesi" romanı, insan ruhunun en karanlık köşelerine ışık tutan sarsıcı bir eserdir.
Mirbeau'nun, cevabını aradığı soru aslında şudur: Şiddet ve zulüm psikopatolojinin bir sonucu mudur, yoksa insan doğasının ayrılmaz bir parçası mıdır? Batılı uygar toplumlar, ikiyüzlü bir tavırla, zulmü yadsır görünürken, aslında etrafa durmadan şiddet tohumları saçmakta, dünyada yaşanan zulmün bizzat yaratıcısı ve seyircisi olmaktadır
“ Eyvah! Yaşamın kapıları yalnızca ölüme açılıyor, yalnızca ölümün saraylarına ve bahçelerine açılıyor. Evren bana uçsuz bucaksız, amansız bir işkence bahçesi gibi görünüyor. Her yerde kan ve daha fazla yaşamın olduğu her yerde korkunç işkenceciler, eti kemiren, kemikleri kesen, deriyi ters yüz eden, neşenin uğursuz yüzleriyle.
Ah! Evet! İşkence Bahçesi! Tutkular, iştahlar, çıkarlar, nefretler, yalanlar, yasalar ve sosyal kurumlar ve adalet, aşk, şan, kahramanlık, dinler, sonsuz insan ıstırabının canavarca çiçekleri ve iğrenç araçlarıdır. Bugün gördüklerim, duyduklarım, benim için bir sembolden başka bir şey olmayan bu bahçenin ötesinde, dünyanın her yerinde var ve çığlıklar ve feryatlar... Ne kadar suçta bir dinlenme yeri, ölümde bir dinlenme yeri arasam…”
Dorlion Yayınları olarak 1899 yılında yayımlanan bu değerli çalışmayı yeniden sadeleştirerek ve düzenleyerek okurlarımızla buluşturmaktan mutluyuz.
Octave Mirbeau (1848 – 1917) Fransız gazeteci, romancı ve drama yazarı. Mirbeau, Académie Goncourt'un on üyesinden biriydi.
Octave Mirbeau'nun "İşkenceler Bahçesi" romanı, insan ruhunun en karanlık köşelerine ışık tutan sarsıcı bir eserdir.
Mirbeau'nun, cevabını aradığı soru aslında şudur: Şiddet ve zulüm psikopatolojinin bir sonucu mudur, yoksa insan doğasının ayrılmaz bir parçası mıdır? Batılı uygar toplumlar, ikiyüzlü bir tavırla, zulmü yadsır görünürken, aslında etrafa durmadan şiddet tohumları saçmakta, dünyada yaşanan zulmün bizzat yaratıcısı ve seyircisi olmaktadır
“ Eyvah! Yaşamın kapıları yalnızca ölüme açılıyor, yalnızca ölümün saraylarına ve bahçelerine açılıyor. Evren bana uçsuz bucaksız, amansız bir işkence bahçesi gibi görünüyor. Her yerde kan ve daha fazla yaşamın olduğu her yerde korkunç işkenceciler, eti kemiren, kemikleri kesen, deriyi ters yüz eden, neşenin uğursuz yüzleriyle.
Ah! Evet! İşkence Bahçesi! Tutkular, iştahlar, çıkarlar, nefretler, yalanlar, yasalar ve sosyal kurumlar ve adalet, aşk, şan, kahramanlık, dinler, sonsuz insan ıstırabının canavarca çiçekleri ve iğrenç araçlarıdır. Bugün gördüklerim, duyduklarım, benim için bir sembolden başka bir şey olmayan bu bahçenin ötesinde, dünyanın her yerinde var ve çığlıklar ve feryatlar... Ne kadar suçta bir dinlenme yeri, ölümde bir dinlenme yeri arasam…”
Dorlion Yayınları olarak 1899 yılında yayımlanan bu değerli çalışmayı yeniden sadeleştirerek ve düzenleyerek okurlarımızla buluşturmaktan mutluyuz.