Bu kitabın sonunda tekrarladığım Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri 1927’de, ben doğmadan bir yıl önce söylenmiş. 92 yıl sonra benim onları hatırlatmaya mecbur kalmam, bu yazıların neden derlenmiş olduğunu belirliyor. Ülke yabancıların kurguladığı bir yola sürüklenirken, halk nerede?
1950 li yıllar… Kadıköy Süreyya sinemasında bir piyes oynanıyor. Sahnede, birisi oturan diğeri ayakta iki kişi var. Ayakta duranın arkasındaki iki katlı ev dekoru, yavaş yavaş sahnedekilerin üstüne yıkılmaya başlıyor. Olay, oturanın ve bütün seyircilerin karşısında oluyor! Oturandan da, salondaki halktan da çıt yok! Oyuncular sakatlanıyor. Bir süre daha hiç kimseden çıt yok! Hareket yok! Sanki herkes donmuş, ya da yaşamıyor! Sonra sesler yükseliyor. Amma çok geç!
Bu sefer başımıza yıkılan bir sahne dekoru değil, ülkemiz. Basın ve halk, suskun ve etkisiz!
Sanki herkes donmuş ve yaşamıyor!
Üç maymunu oynuyor! Dramın perdeleri bir bir gözümüzün önünde açılıyor!
Bu kitabın sonunda tekrarladığım Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri 1927’de, ben doğmadan bir yıl önce söylenmiş. 92 yıl sonra benim onları hatırlatmaya mecbur kalmam, bu yazıların neden derlenmiş olduğunu belirliyor. Ülke yabancıların kurguladığı bir yola sürüklenirken, halk nerede?
1950 li yıllar… Kadıköy Süreyya sinemasında bir piyes oynanıyor. Sahnede, birisi oturan diğeri ayakta iki kişi var. Ayakta duranın arkasındaki iki katlı ev dekoru, yavaş yavaş sahnedekilerin üstüne yıkılmaya başlıyor. Olay, oturanın ve bütün seyircilerin karşısında oluyor! Oturandan da, salondaki halktan da çıt yok! Oyuncular sakatlanıyor. Bir süre daha hiç kimseden çıt yok! Hareket yok! Sanki herkes donmuş, ya da yaşamıyor! Sonra sesler yükseliyor. Amma çok geç!
Bu sefer başımıza yıkılan bir sahne dekoru değil, ülkemiz. Basın ve halk, suskun ve etkisiz!
Sanki herkes donmuş ve yaşamıyor!
Üç maymunu oynuyor! Dramın perdeleri bir bir gözümüzün önünde açılıyor!