“Her kitabın bir hikâyesi vardır. Her kitabın hikâyesinin içinde biraz hüzün vardır. Bu şiir kitabı da öyle... Bir kız çocuğu var. Babası öldükten sonra buluyor onun yazdıklarını. ‘Ben de babam gibi şiir yazacağım,’ deyip bir banka ajandası aşırıyor annesinden. Dokuz yaşından bu yana o şiir defterine yazıyor da yazıyor. Aradan yıllar geçiyor. Kız çocuğu yolun yarısına gelmiş. Babasının şiirleri, adı sonsuza kadar yaşasın istiyor. Bir bakıyor en çok şiiri, baba-kız ergenlik yaşlarında yazmışlar. ‘Tamam,’ diyor, ‘buldum.’ Başlıyor şiirleri karıştırmaya, bir babadan bir kızdan… Zaman zaman duygulu, çoğu kez mutlu ama daima heyecanlı, bir kitap çıkarıyor ortaya.” Ayşegül Er’in kendi şiirleriyle, babası Muzaffer Er’in şiirlerini derlediği bu duygu ve anlam yüklü eserin her bir satırı okurunda iz bırakıyor.
“Her kitabın bir hikâyesi vardır. Her kitabın hikâyesinin içinde biraz hüzün vardır. Bu şiir kitabı da öyle... Bir kız çocuğu var. Babası öldükten sonra buluyor onun yazdıklarını. ‘Ben de babam gibi şiir yazacağım,’ deyip bir banka ajandası aşırıyor annesinden. Dokuz yaşından bu yana o şiir defterine yazıyor da yazıyor. Aradan yıllar geçiyor. Kız çocuğu yolun yarısına gelmiş. Babasının şiirleri, adı sonsuza kadar yaşasın istiyor. Bir bakıyor en çok şiiri, baba-kız ergenlik yaşlarında yazmışlar. ‘Tamam,’ diyor, ‘buldum.’ Başlıyor şiirleri karıştırmaya, bir babadan bir kızdan… Zaman zaman duygulu, çoğu kez mutlu ama daima heyecanlı, bir kitap çıkarıyor ortaya.” Ayşegül Er’in kendi şiirleriyle, babası Muzaffer Er’in şiirlerini derlediği bu duygu ve anlam yüklü eserin her bir satırı okurunda iz bırakıyor.