“Düğünlerin vazgeçilmeyen halay başıydı Süleyman. Her düğünde oynamazdı ama bir oyuna girdimi de hakkını vermeden çıkmazdı. Mendili öyle bir sallardı ki sanki gökyüzünden yıldızlar yağıyormuş da yere düşmesin diye onlara açıyormuş gibi tutardı. Öyle bir halay çekerdi ki Süleyman, onu şaşkınlıkla, ağzı açık izleyenin dili damağına yapışırdı.
Kollarını açtı Süleyman. Başladı tek başına halaya durmaya. “Yavrum!” diye bağırdı Süleyman. Kuşlar acıyla havalanıp uçtu, çeşmelerin suyu kurudu, Süleyman'ın göğsüne bir hançer saplandı. “Kuzum!" diye bağırdı Süleyman. "Firdevs’im. Kınalı kekliğim. Söz vermiştim sana. Düğününde oynayacağım diye ama kaderimde tabutunun başında oynamak varmış. Güle güle kızım. Güle güle kınalı kekliğim."
“Düğünlerin vazgeçilmeyen halay başıydı Süleyman. Her düğünde oynamazdı ama bir oyuna girdimi de hakkını vermeden çıkmazdı. Mendili öyle bir sallardı ki sanki gökyüzünden yıldızlar yağıyormuş da yere düşmesin diye onlara açıyormuş gibi tutardı. Öyle bir halay çekerdi ki Süleyman, onu şaşkınlıkla, ağzı açık izleyenin dili damağına yapışırdı.
Kollarını açtı Süleyman. Başladı tek başına halaya durmaya. “Yavrum!” diye bağırdı Süleyman. Kuşlar acıyla havalanıp uçtu, çeşmelerin suyu kurudu, Süleyman'ın göğsüne bir hançer saplandı. “Kuzum!" diye bağırdı Süleyman. "Firdevs’im. Kınalı kekliğim. Söz vermiştim sana. Düğününde oynayacağım diye ama kaderimde tabutunun başında oynamak varmış. Güle güle kızım. Güle güle kınalı kekliğim."