Binbir Gece Masalları’nın diyarı Bağdat. Yazının doğduğu toprak. Binlerce yıllık kültürün adı. Sasanilerin, Aramilerin, Keldanilerin, Emevilerin, Safevilerin, Abbasilerin ülkesi. Osmanlının kıymetlisi. Binlerce yıl hükümranların fetih rüyalarını süslemiş, zenginliği başa bela bir kadim şehir. Kıyımlardan, tiranların zulmünden bolca almış nasibini. Son yüzyılda ABD ordusunun ve kimi Avrupa ülkelerinin, insanlarını binlerce cana kıyan Saddam’dan kurtarma ve “özgürleştirme projesi”nin zulmüne uğramaktan kurtulamamış bir kederli ülke. Bugün paylaşım savaşlarının bombaları altında yitip giden hayatların, toplu katliamların, hastalıkların, fakirliğin, açlığın, acımasızlığın binbir rengiyle gökkubbesi yasa boğulan Bağdat, bahtsızlığın diğer adı olmuş.
Yazar Elliott Colla, özgürleştirme kisvesi altında tarumar edilen o güzelim kentin ve orada yaşayan insanların hüzünlü hikayesini yazmış. Eski emniyet görevlisi Muhsin Hızır El Hafaci’nin, hasta kızı Miruc’u kurtarmak için Amerikalılarla çalışmak zorunda kalışının, acımasızlığın, geçmişe özlemin, kaybolan kadınların, yitirilen oğulların, zulmün, haksızlığın, muktedirin kibri karşısında boyun eğmemenin, tevazunun, aşkın, sevginin, unutmamanın hikayesi. Gördüğü işkence, aşağılama ve haksızlıklar karşısında Hafaci’ye dayanma gücü veren tek şey, insanlığa inancını yitirmediği tek sığınak, çocukluğunda hafızasına nakşettiği mısralar. Nazik El Melaike’nin, Mütenebbi’nin, Mar’uf El Rusafi’nin, Şanfara’nın mısralarında bulduğu cansuyu. Kızı Miruc’a da aktarmış, öğretmiş bu mısraları. Zulmün ve yıkımın koyu bir toz bulutu gibi üzerine çöktüğü koca şehir, baba-kızın birlikte okuduğu mısralarda hayat buluyor yeniden. Bağdat Merkez unutmamanın, hatırlamanın, hafızanın, yok olmaya direnişin öyküsü. Mısraların, masalların Dicle’nin nabzında uğuldadığı, beşerin nisyan ile malul olmayışının öyküsü.
"Sırlarlarla dolu gözü pek bir cinayet öyküsü, üstelik kanlı bir savaşın ortasındaki Bağdat’ta."
- Jane Jakeman, The Independent
"Colla acımasızlığı anlatmada gerçek bir usta."
- Jonathan Guyer, The Guardian
"Bağdat Merkez herhalde Amerikan işgalini bir Irak milliyetçisi gözüyle anlatmayı deneyen tek çalışmadır... Bu kara roman, bir işbirlikçinin kafasının içine ve onun askeri işgaldeki rolüne derinlemesine bir bakış aslında."
- Neve Gordon, Los Angeles Review of Books
Binbir Gece Masalları’nın diyarı Bağdat. Yazının doğduğu toprak. Binlerce yıllık kültürün adı. Sasanilerin, Aramilerin, Keldanilerin, Emevilerin, Safevilerin, Abbasilerin ülkesi. Osmanlının kıymetlisi. Binlerce yıl hükümranların fetih rüyalarını süslemiş, zenginliği başa bela bir kadim şehir. Kıyımlardan, tiranların zulmünden bolca almış nasibini. Son yüzyılda ABD ordusunun ve kimi Avrupa ülkelerinin, insanlarını binlerce cana kıyan Saddam’dan kurtarma ve “özgürleştirme projesi”nin zulmüne uğramaktan kurtulamamış bir kederli ülke. Bugün paylaşım savaşlarının bombaları altında yitip giden hayatların, toplu katliamların, hastalıkların, fakirliğin, açlığın, acımasızlığın binbir rengiyle gökkubbesi yasa boğulan Bağdat, bahtsızlığın diğer adı olmuş.
Yazar Elliott Colla, özgürleştirme kisvesi altında tarumar edilen o güzelim kentin ve orada yaşayan insanların hüzünlü hikayesini yazmış. Eski emniyet görevlisi Muhsin Hızır El Hafaci’nin, hasta kızı Miruc’u kurtarmak için Amerikalılarla çalışmak zorunda kalışının, acımasızlığın, geçmişe özlemin, kaybolan kadınların, yitirilen oğulların, zulmün, haksızlığın, muktedirin kibri karşısında boyun eğmemenin, tevazunun, aşkın, sevginin, unutmamanın hikayesi. Gördüğü işkence, aşağılama ve haksızlıklar karşısında Hafaci’ye dayanma gücü veren tek şey, insanlığa inancını yitirmediği tek sığınak, çocukluğunda hafızasına nakşettiği mısralar. Nazik El Melaike’nin, Mütenebbi’nin, Mar’uf El Rusafi’nin, Şanfara’nın mısralarında bulduğu cansuyu. Kızı Miruc’a da aktarmış, öğretmiş bu mısraları. Zulmün ve yıkımın koyu bir toz bulutu gibi üzerine çöktüğü koca şehir, baba-kızın birlikte okuduğu mısralarda hayat buluyor yeniden. Bağdat Merkez unutmamanın, hatırlamanın, hafızanın, yok olmaya direnişin öyküsü. Mısraların, masalların Dicle’nin nabzında uğuldadığı, beşerin nisyan ile malul olmayışının öyküsü.
"Sırlarlarla dolu gözü pek bir cinayet öyküsü, üstelik kanlı bir savaşın ortasındaki Bağdat’ta."
- Jane Jakeman, The Independent
"Colla acımasızlığı anlatmada gerçek bir usta."
- Jonathan Guyer, The Guardian
"Bağdat Merkez herhalde Amerikan işgalini bir Irak milliyetçisi gözüyle anlatmayı deneyen tek çalışmadır... Bu kara roman, bir işbirlikçinin kafasının içine ve onun askeri işgaldeki rolüne derinlemesine bir bakış aslında."
- Neve Gordon, Los Angeles Review of Books