“Türk'ün Ateşle İmtihanı” adlı eserinde Halide Edip Adıvar, Türk İstiklal Harbi'nde Yusuf Akçura'nın tanık olduğu bir sahneye dikkat çekerek, şu düşüncelerini aktarır: “Biri Türk, biri Yunan askerinin birbirlerine sarılmış olduklarını görmüş. Acaba birbirlerini boğazladıktan sonra, insanların kardeş olduğunu mu hissetmişti? Yoksa, aralarında artık hiçbir siper kalmayan ve ölüme giden iki insan gibi birbirlerine mi sarılmışlardı?” Bu sır, şüphesiz o iki askerle birlikte sonsuzluğa yitip gitti ve asla öğrenemeyeceğiz. Ama 1940 yılında tüm Avrupa'yla birlikte Yunanistan'ı da çiğneyen faşizme karşı omuz omuza direnen Türkler ve Yunanların mücadelesi hakkında, bu kitabın anlattığı çok öykü var. Bu öykülerin hepsi de kalbe dokunan öyküler. Tıpkı asker bir babanın savaşın yıkıntılarından, sefaletinden ve ölümün kollarından kurtarmaya çalıştığı kızı Anatola'nın hazin öyküsünde olduğu gibi.
“Türk'ün Ateşle İmtihanı” adlı eserinde Halide Edip Adıvar, Türk İstiklal Harbi'nde Yusuf Akçura'nın tanık olduğu bir sahneye dikkat çekerek, şu düşüncelerini aktarır: “Biri Türk, biri Yunan askerinin birbirlerine sarılmış olduklarını görmüş. Acaba birbirlerini boğazladıktan sonra, insanların kardeş olduğunu mu hissetmişti? Yoksa, aralarında artık hiçbir siper kalmayan ve ölüme giden iki insan gibi birbirlerine mi sarılmışlardı?” Bu sır, şüphesiz o iki askerle birlikte sonsuzluğa yitip gitti ve asla öğrenemeyeceğiz. Ama 1940 yılında tüm Avrupa'yla birlikte Yunanistan'ı da çiğneyen faşizme karşı omuz omuza direnen Türkler ve Yunanların mücadelesi hakkında, bu kitabın anlattığı çok öykü var. Bu öykülerin hepsi de kalbe dokunan öyküler. Tıpkı asker bir babanın savaşın yıkıntılarından, sefaletinden ve ölümün kollarından kurtarmaya çalıştığı kızı Anatola'nın hazin öyküsünde olduğu gibi.