Daha önce Kalbin Yardımcı Fiilleri adlı romanını yayınladığımız, çağdaş edebiyatın en önemli ve yenilikçi isimlerinden Peter Esterhazy, 14 Temmuz 2016 tarihinde, 66 yaşında yaşama veda etti. Basit Bir Hikâye Virgül Yüz Sayfa, yazarın, çevirmeni ve dostu Gün Benderli'ye de bizzat söylediği gibi, çevrilmesini istediği kitapların başında geliyordu.
Markos Versiyonu altbaşlığını taşıyan, yüz sayfaya sıkıştırılmış bu minimal aile sagası; üvey abisi, sarhoş babası, ilk kocası Naziler tarafından öldürülen mutsuz annesi ve büyükannesiyle birlikte, komünistler tarafından “devlet düşmanı” olarak yaftalanıp Budapeşte'deki yaşamlarını bırakarak kırsal bölgeye, komünist rejim tarafından damgalanmış zengin bir “kulak” çiftçi ailesinin evine sığınan sağır-dilsiz bir çocuk tarafından anlatılıyor.
Büyükannesinin İncil hikâyeleriyle, bu hikayeleri defterine kaydeden abisiyle, duvarda asılı Çocuk İsa'yla geçirdiği zorlu yaşamın sessizliğinde Tanrı'yla hesaplaşmaya, ona meydan okumaya, İsa Mesih'in çilesiyle koşutluk kurmaya başlayan çocuk, bu gizemli dünyaya, aileye, ölüme, dilin, yazının anlamına, duaya, kötülüğe ilişkin derin bir tefekküre dalıyor. Tanrı var mı? Tanrı'ya nasıl sesleniriz? Onun hakkında nasıl konuşuruz? Onunla nasıl konuşuruz?
Kaç Tanrı var? Hepimizinki farklı mı?
Kıpır kıpır, oyunlu, simgesel üslubuyla Esterhazy, tek bir anlatısal çizgi yerine sürekli kıvrılan, bükülen, geri dönüşler ve sürprizler yaratan, kişisel deneyimleri yazınsal göndermelerle, alıntılarla bir araya getiren olağanüstü bir metin ortaya çıkarıyor.
Daha önce Kalbin Yardımcı Fiilleri adlı romanını yayınladığımız, çağdaş edebiyatın en önemli ve yenilikçi isimlerinden Peter Esterhazy, 14 Temmuz 2016 tarihinde, 66 yaşında yaşama veda etti. Basit Bir Hikâye Virgül Yüz Sayfa, yazarın, çevirmeni ve dostu Gün Benderli'ye de bizzat söylediği gibi, çevrilmesini istediği kitapların başında geliyordu.
Markos Versiyonu altbaşlığını taşıyan, yüz sayfaya sıkıştırılmış bu minimal aile sagası; üvey abisi, sarhoş babası, ilk kocası Naziler tarafından öldürülen mutsuz annesi ve büyükannesiyle birlikte, komünistler tarafından “devlet düşmanı” olarak yaftalanıp Budapeşte'deki yaşamlarını bırakarak kırsal bölgeye, komünist rejim tarafından damgalanmış zengin bir “kulak” çiftçi ailesinin evine sığınan sağır-dilsiz bir çocuk tarafından anlatılıyor.
Büyükannesinin İncil hikâyeleriyle, bu hikayeleri defterine kaydeden abisiyle, duvarda asılı Çocuk İsa'yla geçirdiği zorlu yaşamın sessizliğinde Tanrı'yla hesaplaşmaya, ona meydan okumaya, İsa Mesih'in çilesiyle koşutluk kurmaya başlayan çocuk, bu gizemli dünyaya, aileye, ölüme, dilin, yazının anlamına, duaya, kötülüğe ilişkin derin bir tefekküre dalıyor. Tanrı var mı? Tanrı'ya nasıl sesleniriz? Onun hakkında nasıl konuşuruz? Onunla nasıl konuşuruz?
Kaç Tanrı var? Hepimizinki farklı mı?
Kıpır kıpır, oyunlu, simgesel üslubuyla Esterhazy, tek bir anlatısal çizgi yerine sürekli kıvrılan, bükülen, geri dönüşler ve sürprizler yaratan, kişisel deneyimleri yazınsal göndermelerle, alıntılarla bir araya getiren olağanüstü bir metin ortaya çıkarıyor.