Bir deniz kasabasının delisi Ziynet’in, diğer adıyla Helenka’nın gerçek üstü öyküsünü anlatıyor bu kitap. Kasaba sakinlerinin vicdanlarında denizin bile temizleyemeyeceği kara bir leke olarak yaşadı ve öldü Orman Perisi Helenka.
Bazen altın saçlı fakat kötü yazgılı kadınlar doğar bir yerlerde. Onlara pusu kuran lanet kuşaktan kuşağa izler onları.
Kadın yine hangi zaman, hangi kültür, hangi coğrafyada olursa olsun toplumun en zayıf halkası olmaya devam ediyor.
Sevdiğini seçme hakkı tanınmayan kadınların bağnazlık değirmeninde nasıl öğütüldüğüne, kuşaktan kuşağa aktarılan bir lanetin vicdanları nasıl köleleştirdiğine bir kez daha tanık olacağız.
Aynı denizi paylaşan farklı kıyılardaki insanların tüm ortak noktalarına karşın nasıl yabancılaştırıldıklarını, din, dil farkının hükümran güçler tarafından bölerek yönetmek amacıyla nasıl kullanıldığını göreceğiz bu öyküde.
Derler ki burada ne zaman birisi ağlasa orman da ağlarmış. Geceleri ormanda bir boz ayı ile dolaşırmış deli gelinin hayaleti.
Deniz insanları farklı yaşayan, farklı hisseden insanlardır. Onların kaderleri balık ağlarının ilmekleri gibi birbirine bağlıdır. Denize karşı bir bütündür onlar. Birinin canı yansa hepsinin yanar. Matemleri de sevinçleri de ortaktır. Deniz onlara en sert dalgalara karşı koymayı öğretirken diğer yandan da balık ağlarını onarır gibi diğer kalpleri kırmadan nasıl onaracaklarını da öğretir. Deniz anadır, babadır, kardeştir, sevgilidir, bazen de Azrail’dir.
Bir deniz kasabasının delisi Ziynet’in, diğer adıyla Helenka’nın gerçek üstü öyküsünü anlatıyor bu kitap. Kasaba sakinlerinin vicdanlarında denizin bile temizleyemeyeceği kara bir leke olarak yaşadı ve öldü Orman Perisi Helenka.
Bazen altın saçlı fakat kötü yazgılı kadınlar doğar bir yerlerde. Onlara pusu kuran lanet kuşaktan kuşağa izler onları.
Kadın yine hangi zaman, hangi kültür, hangi coğrafyada olursa olsun toplumun en zayıf halkası olmaya devam ediyor.
Sevdiğini seçme hakkı tanınmayan kadınların bağnazlık değirmeninde nasıl öğütüldüğüne, kuşaktan kuşağa aktarılan bir lanetin vicdanları nasıl köleleştirdiğine bir kez daha tanık olacağız.
Aynı denizi paylaşan farklı kıyılardaki insanların tüm ortak noktalarına karşın nasıl yabancılaştırıldıklarını, din, dil farkının hükümran güçler tarafından bölerek yönetmek amacıyla nasıl kullanıldığını göreceğiz bu öyküde.
Derler ki burada ne zaman birisi ağlasa orman da ağlarmış. Geceleri ormanda bir boz ayı ile dolaşırmış deli gelinin hayaleti.
Deniz insanları farklı yaşayan, farklı hisseden insanlardır. Onların kaderleri balık ağlarının ilmekleri gibi birbirine bağlıdır. Denize karşı bir bütündür onlar. Birinin canı yansa hepsinin yanar. Matemleri de sevinçleri de ortaktır. Deniz onlara en sert dalgalara karşı koymayı öğretirken diğer yandan da balık ağlarını onarır gibi diğer kalpleri kırmadan nasıl onaracaklarını da öğretir. Deniz anadır, babadır, kardeştir, sevgilidir, bazen de Azrail’dir.