Başlangıçta deniz vardı. Her şey karanlıktaydı. Ne güneş vardı, ne ay; ne insan, ne hayvan, ne de bitki... Deniz her yerdeydi ve her şeydi. Deniz Ana'ydı. Ana kadın değildi; varlık da değildi, yokluk da. Gelecek olanın ruhuydu o; fikir ve bellekti. Kolombiyalı romancı TomásGonzález, şehrin boğucu keşmekeşinden ve insan ilişkilerinin sahteliğinden bunalıp Karayip kıyısında, medeniyetten uzak sakin bir koyda, yeni bir hayat kurmaya karar veren Elena ve J.'nin dramatik (aynı zamanda gerçek) hikâyesi üzerinden ölümsüz bir sorunun peşine düşüyor: insan, kendi kaderine hükmedebilir mi?
Başlangıçta deniz vardı. Her şey karanlıktaydı. Ne güneş vardı, ne ay; ne insan, ne hayvan, ne de bitki... Deniz her yerdeydi ve her şeydi. Deniz Ana'ydı. Ana kadın değildi; varlık da değildi, yokluk da. Gelecek olanın ruhuydu o; fikir ve bellekti. Kolombiyalı romancı TomásGonzález, şehrin boğucu keşmekeşinden ve insan ilişkilerinin sahteliğinden bunalıp Karayip kıyısında, medeniyetten uzak sakin bir koyda, yeni bir hayat kurmaya karar veren Elena ve J.'nin dramatik (aynı zamanda gerçek) hikâyesi üzerinden ölümsüz bir sorunun peşine düşüyor: insan, kendi kaderine hükmedebilir mi?