“Baudelaire'in iç acısına doğrudan doğruya girmek istiyorsak Şanssızlık başlıklı şiirindeki şu güzelim dizeleri okuyalım:
Nice takı uyur
Karanlıklara ve unutuşa gömülü
Taşlardan ve derinliklerden çok uzakta...
Baudelaire'in kendisi bu uyuyan, gömülü takıdır, varlığından ayrı bu varlıktır, kendisinden ve nesnesinden hep uzakta, ulaşılamayacak derinliklerde yitmiş bu bilinçtir. Ne var ki bu uzaklık açık seçik değildir: Bir yakınlığı sarmalar, uyanabilir, gün ışığına çıkabilir, çiçek olabilir ve o zaman bir ileti gibi bize ulaşan güzel bir koku mucizesine dönüşür.
Bu denemenin amacı bu başarıyı tam olarak çözümlemektir.”
“Baudelaire'in iç acısına doğrudan doğruya girmek istiyorsak Şanssızlık başlıklı şiirindeki şu güzelim dizeleri okuyalım:
Nice takı uyur
Karanlıklara ve unutuşa gömülü
Taşlardan ve derinliklerden çok uzakta...
Baudelaire'in kendisi bu uyuyan, gömülü takıdır, varlığından ayrı bu varlıktır, kendisinden ve nesnesinden hep uzakta, ulaşılamayacak derinliklerde yitmiş bu bilinçtir. Ne var ki bu uzaklık açık seçik değildir: Bir yakınlığı sarmalar, uyanabilir, gün ışığına çıkabilir, çiçek olabilir ve o zaman bir ileti gibi bize ulaşan güzel bir koku mucizesine dönüşür.
Bu denemenin amacı bu başarıyı tam olarak çözümlemektir.”