BAYAN
SENİNKİ
Inés, kocasının çantasında kalem ararken bir not bulur: Rujla çizilmiş, üzerinde "Seni seviyorum" yazan ve "Seninki" imzalı bir kalp… Bu not, çığı başlatan kar tanesi olabilir; hayatındaki her şeyi darmadağın edebilir. Mükemmel çift imajını. Mutlu aile tablosunu. Her şeyi…
Yağmurlu bir kış akşamında Inés, kocası Ernesto’yu takip eder ve onun ıssız bir ormanda bir kadınla buluştuğunu görür. Uzaktan gizlice onları izler. Kocası ve kadın arasında şiddetli bir tartışma başlar. Bu esnada kadın kazayla düşer ve başını bir kütüğe çarpar. Bundan sonrası birbiri ardına devrilen domino taşları misali ilerler. Inés, gördüklerini kocasının aleyhine kullanacak mı yoksa kendi menfaatleri uğruna olayların üstünü örtmeye mi çalışacak? Sonuçta nefret de insanları aşk kadar ivedi bir şekilde bir araya getirebilir, değil mi?
Bu romanda sadece, sayfaları hızla çevireceğiniz, ters köşeleriyle sizi şaşkınlığa uğratan bir olay örgüsü değil; aynı zamanda orta sınıf aile yaşamının eleştirel bir portresi yer alıyor. Claudia Piñeiro hem modern toplumun ses tonlarını zekice yankılıyor hem de ironi yoluyla, kadınların evlenmesi, bir erkeğin bakımını üstlenmesi, evliliği bir yaşam tarzı olarak görmesi gerektiğini dayatan toplumsal bakış açısını yeniden inşa ediyor.
"Entrikaları şeytani derecede zekice." -Matías Nespolo
"İtalya'da, Alfred Hitchcock'un ölmediğini, Buenos Aires'li bir kadının bedeninde yaşadığını ve harika romanlar yazdığını söylüyorlar. Keşke buralarda iki ya da üç Claudia Piñeiro olsaydı!" -Marga Nelken
BAYAN
SENİNKİ
Inés, kocasının çantasında kalem ararken bir not bulur: Rujla çizilmiş, üzerinde "Seni seviyorum" yazan ve "Seninki" imzalı bir kalp… Bu not, çığı başlatan kar tanesi olabilir; hayatındaki her şeyi darmadağın edebilir. Mükemmel çift imajını. Mutlu aile tablosunu. Her şeyi…
Yağmurlu bir kış akşamında Inés, kocası Ernesto’yu takip eder ve onun ıssız bir ormanda bir kadınla buluştuğunu görür. Uzaktan gizlice onları izler. Kocası ve kadın arasında şiddetli bir tartışma başlar. Bu esnada kadın kazayla düşer ve başını bir kütüğe çarpar. Bundan sonrası birbiri ardına devrilen domino taşları misali ilerler. Inés, gördüklerini kocasının aleyhine kullanacak mı yoksa kendi menfaatleri uğruna olayların üstünü örtmeye mi çalışacak? Sonuçta nefret de insanları aşk kadar ivedi bir şekilde bir araya getirebilir, değil mi?
Bu romanda sadece, sayfaları hızla çevireceğiniz, ters köşeleriyle sizi şaşkınlığa uğratan bir olay örgüsü değil; aynı zamanda orta sınıf aile yaşamının eleştirel bir portresi yer alıyor. Claudia Piñeiro hem modern toplumun ses tonlarını zekice yankılıyor hem de ironi yoluyla, kadınların evlenmesi, bir erkeğin bakımını üstlenmesi, evliliği bir yaşam tarzı olarak görmesi gerektiğini dayatan toplumsal bakış açısını yeniden inşa ediyor.
"Entrikaları şeytani derecede zekice." -Matías Nespolo
"İtalya'da, Alfred Hitchcock'un ölmediğini, Buenos Aires'li bir kadının bedeninde yaşadığını ve harika romanlar yazdığını söylüyorlar. Keşke buralarda iki ya da üç Claudia Piñeiro olsaydı!" -Marga Nelken