Salgın günlerinin tam ortasında olduğumuz 2020 yılı aynı zamanda ünlü besteci Beethoven’in 250. doğum yıldönümüydü. Beethoven Club; sevgi, tutku, müzik, edebiyat, felsefe, dostluk, cesaret ve ölüm üzerine incelikli bir dille yazılmış ufuk açıcı bir roman. Aynı zamanda -biraz gecikmeli de olsa- bu büyük besteciye sunulmuş 250. yaş günü armağanı ve bir saygı duruşu.
Beethoven Club, bir grup yaşlı müzisyenin, adını ünlü bestecinin karakterinden, müzik tutkusundan, Napolyon Bonapart’a önce hayran olup sonra kafa tutuşundan, aşklarından ve trajedisinden esinlenerek kurdukları gizemli bir kulüp. Kulüp üyeleri ara sıra Babil Kulesi’nden aşağı inilir gibi bir yerde, kendi zevklerine göre dayayıp döşedikleri bir apartman dairesinde bir araya geliyorlar, eski günlerdeki gibi müzik yapıyorlar.
Kulüp üyelerinden başkemancının (conzesrmaister) ölümünden sonra “yazar”, Beethoven Club’dan bir gün beklenmedik bir toplantı daveti alır. Toplantı günü geldiğinde, “mermer tarlası” dediği mezarlığa uğrayıp üstadı, dostu Conzermaister’i ziyaret eder. Ardından kendisine verilen adrese gelir ve kapıyı çalar. Sonrası, Türkiye’nin uzak ve yakın dönemleri boyunca keskin bir sarkaç gibi gidip gelen, sahici yüzleşmelere kapı aralayan, yer yer hırpalayan, inciten, acı veren ucu açık uzun uzadıya bir “muhasebe”… ODTÜ’nün ünlü “beşeri” kantininden Kızılay'ın “Gökdelen”ine, 12 Mart ve 12 Eylül günlerine, mitologyadan günümüze Ege’nin uçsuz bucaksız bereketli ovalarına, Akdeniz’in kıyısında işçi grevlerinden direnişlere kapsamlı bir “yüzleşme”... Sayfalar ilerledikçe hayata, geçmişteki günlere, şimdiye ve geleceğe dair müzik ile edebiyat arasında kurulan güçlü bir bağ; Binbir Gece Öyküleri’ndekine benzer, katman katman açılan, uzaktan ya da yakından birbirine bağlı, çağrışımlarla dolu bir olay örgüsü bekliyor okuru…
Beethoven Club, olay örgüsüyle, içinde barındırdığı şaşırtıcı anlatılarla dikkatli okurun ilgisini çekecek, çok yönlü okumalara açık, öncü bir roman…
“Bütün sanatçılar yalnızdır aslında, özellikle bizim mesleğimizde. Hele de elinde ince bir çubukla bir şef gözetliyorsa sizi” dedi yaşlı müzisyen.
İbrahim Berksoy
Salgın günlerinin tam ortasında olduğumuz 2020 yılı aynı zamanda ünlü besteci Beethoven’in 250. doğum yıldönümüydü. Beethoven Club; sevgi, tutku, müzik, edebiyat, felsefe, dostluk, cesaret ve ölüm üzerine incelikli bir dille yazılmış ufuk açıcı bir roman. Aynı zamanda -biraz gecikmeli de olsa- bu büyük besteciye sunulmuş 250. yaş günü armağanı ve bir saygı duruşu.
Beethoven Club, bir grup yaşlı müzisyenin, adını ünlü bestecinin karakterinden, müzik tutkusundan, Napolyon Bonapart’a önce hayran olup sonra kafa tutuşundan, aşklarından ve trajedisinden esinlenerek kurdukları gizemli bir kulüp. Kulüp üyeleri ara sıra Babil Kulesi’nden aşağı inilir gibi bir yerde, kendi zevklerine göre dayayıp döşedikleri bir apartman dairesinde bir araya geliyorlar, eski günlerdeki gibi müzik yapıyorlar.
Kulüp üyelerinden başkemancının (conzesrmaister) ölümünden sonra “yazar”, Beethoven Club’dan bir gün beklenmedik bir toplantı daveti alır. Toplantı günü geldiğinde, “mermer tarlası” dediği mezarlığa uğrayıp üstadı, dostu Conzermaister’i ziyaret eder. Ardından kendisine verilen adrese gelir ve kapıyı çalar. Sonrası, Türkiye’nin uzak ve yakın dönemleri boyunca keskin bir sarkaç gibi gidip gelen, sahici yüzleşmelere kapı aralayan, yer yer hırpalayan, inciten, acı veren ucu açık uzun uzadıya bir “muhasebe”… ODTÜ’nün ünlü “beşeri” kantininden Kızılay'ın “Gökdelen”ine, 12 Mart ve 12 Eylül günlerine, mitologyadan günümüze Ege’nin uçsuz bucaksız bereketli ovalarına, Akdeniz’in kıyısında işçi grevlerinden direnişlere kapsamlı bir “yüzleşme”... Sayfalar ilerledikçe hayata, geçmişteki günlere, şimdiye ve geleceğe dair müzik ile edebiyat arasında kurulan güçlü bir bağ; Binbir Gece Öyküleri’ndekine benzer, katman katman açılan, uzaktan ya da yakından birbirine bağlı, çağrışımlarla dolu bir olay örgüsü bekliyor okuru…
Beethoven Club, olay örgüsüyle, içinde barındırdığı şaşırtıcı anlatılarla dikkatli okurun ilgisini çekecek, çok yönlü okumalara açık, öncü bir roman…
“Bütün sanatçılar yalnızdır aslında, özellikle bizim mesleğimizde. Hele de elinde ince bir çubukla bir şef gözetliyorsa sizi” dedi yaşlı müzisyen.
İbrahim Berksoy