Abdülkādir Geylânî (v.561/1166) şahsiyeti ve pîri olduğu Kādiriyye tarikatıyla İslam coğrafyası ve Osmanlı dînî, tasavvufî ve kültürel hayatında etkili olmuş bir velîdir. Günümüze kadar ulaşmış hakkında yazılan ilk eser olan Behcetü’l-Esrâr ve Ma’dinü’l-Envâr, menakıbname geleneğinde önemli bir yere sahiptir.
XIII. yüzyılda Ali b. Yûsuf Şattannûfî tarafından Mısır’da kaleme alınan eser, Abdülkādir Geylânî’nin hāzā kademī ‘alā rakabeti külli velīyillāh (İşbu ayağım tüm Allah dostlarının boyunları üzerindedir) sözü etrafında dönemin sûfî ricâlinin rivayetleriyle Abdülkādir Geylânî’nin menkıbeleri, kerametleri, tasavvufî görüşlerini ve dönemindeki meşhur sûfîlerin menkıbelerini ve hikmetli sözlerini ihtiva etmektedir. Eser, Abdülkādir Geylânî’nin evladı, döneminin sufi şahsiyetleri ve Bağdat’taki tasavvufî çevrelerden bahsetmesi sebebiyle hem tasavvuf tarihi hem de Kādirîlik için önemli bir kaynaktır.
Elinizdeki kitap, Osmanlı döneminde birçok kez Türkçe’ye tercüme edilen Behcetü’l-Esrâr’ın XVI. yüzyılda Konya’da yaşamış Kādirî şeyhi bir babanın oğlu ve müridi olan, Ahdî’nin Gülşenü’ş-Şuarâ’sında “Muhyî-i Konevî” ismiyle zikrettiği Konyalı Muhyî’nin Kenzü’l-Menâkıb ve Remzü’l-Mevâhib ismiyle mesnevi nazım biçiminde müntehab şeklinde yapılan manzum Türkçe tercümesidir.
Menâkıbnâme türü, tercüme geleneği, Türk dili ve edebî geleneğinin kesiştiği bir alanda bulunan Muhyî’nin Kenzü’l-Menâkıb ve Remzü’l-Mevâhib’i bağlı bulunduğu her gelenekten ayrı bir iz taşır. Bu izlerin takip edilmesi neticesinde ortaya çıkan bu çalışma vesilesiyle, menâkıbnâme geleneğinde önemli bir yere hâiz olan Behcetü’l-Esrâr hakkında yapılacak çalışmalara naçizane bir katkı sağlanması temenni edilmektedir.
Abdülkādir Geylânî (v.561/1166) şahsiyeti ve pîri olduğu Kādiriyye tarikatıyla İslam coğrafyası ve Osmanlı dînî, tasavvufî ve kültürel hayatında etkili olmuş bir velîdir. Günümüze kadar ulaşmış hakkında yazılan ilk eser olan Behcetü’l-Esrâr ve Ma’dinü’l-Envâr, menakıbname geleneğinde önemli bir yere sahiptir.
XIII. yüzyılda Ali b. Yûsuf Şattannûfî tarafından Mısır’da kaleme alınan eser, Abdülkādir Geylânî’nin hāzā kademī ‘alā rakabeti külli velīyillāh (İşbu ayağım tüm Allah dostlarının boyunları üzerindedir) sözü etrafında dönemin sûfî ricâlinin rivayetleriyle Abdülkādir Geylânî’nin menkıbeleri, kerametleri, tasavvufî görüşlerini ve dönemindeki meşhur sûfîlerin menkıbelerini ve hikmetli sözlerini ihtiva etmektedir. Eser, Abdülkādir Geylânî’nin evladı, döneminin sufi şahsiyetleri ve Bağdat’taki tasavvufî çevrelerden bahsetmesi sebebiyle hem tasavvuf tarihi hem de Kādirîlik için önemli bir kaynaktır.
Elinizdeki kitap, Osmanlı döneminde birçok kez Türkçe’ye tercüme edilen Behcetü’l-Esrâr’ın XVI. yüzyılda Konya’da yaşamış Kādirî şeyhi bir babanın oğlu ve müridi olan, Ahdî’nin Gülşenü’ş-Şuarâ’sında “Muhyî-i Konevî” ismiyle zikrettiği Konyalı Muhyî’nin Kenzü’l-Menâkıb ve Remzü’l-Mevâhib ismiyle mesnevi nazım biçiminde müntehab şeklinde yapılan manzum Türkçe tercümesidir.
Menâkıbnâme türü, tercüme geleneği, Türk dili ve edebî geleneğinin kesiştiği bir alanda bulunan Muhyî’nin Kenzü’l-Menâkıb ve Remzü’l-Mevâhib’i bağlı bulunduğu her gelenekten ayrı bir iz taşır. Bu izlerin takip edilmesi neticesinde ortaya çıkan bu çalışma vesilesiyle, menâkıbnâme geleneğinde önemli bir yere hâiz olan Behcetü’l-Esrâr hakkında yapılacak çalışmalara naçizane bir katkı sağlanması temenni edilmektedir.