"Arabanın arka tekerlekleri boşa çıktı, ok birden dikildi. Az daha beni de alacaktı aşağıya. Araba uçtu, gitti. İki beygir birden kişnediler. Ben ellerimi yüzümden çektim. Kenara vardım, baktım. “Hey Koca Bekir…” dedim. “Araban gayri uçurumun dibinde.” Tekerleklerden biri hâlâ aşağıda dönüyordu. Yem torbalarının saplarını omuzlarıma taktım. Hayvanların yularlarını geçirdim koluma. Ağır ağır kasabanın yolunu tuttum. Gözlerimin önünde o süslü araba vardı. Yumuşak minderleri, saçaklı perdeleri, tahta kısımlarında renkli resimleriyle, o içinde günlerce yattığım süslü araba.”
Kemalettin Tuğcu Bekir’in Arabası kitabında; araba sevdası yüzünden hayata küsen bir adamın, kendini oğluna ve işine adamasını; yeniden hayata dair heyecan duymaya başladığında ise her şeye geç kaldığını hissetmesini anlatıyor. Her kitabın arkasındaki sözlük ile yazarın kurduğu dünyayı bozmadan okurlara sunuyoruz.
"Arabanın arka tekerlekleri boşa çıktı, ok birden dikildi. Az daha beni de alacaktı aşağıya. Araba uçtu, gitti. İki beygir birden kişnediler. Ben ellerimi yüzümden çektim. Kenara vardım, baktım. “Hey Koca Bekir…” dedim. “Araban gayri uçurumun dibinde.” Tekerleklerden biri hâlâ aşağıda dönüyordu. Yem torbalarının saplarını omuzlarıma taktım. Hayvanların yularlarını geçirdim koluma. Ağır ağır kasabanın yolunu tuttum. Gözlerimin önünde o süslü araba vardı. Yumuşak minderleri, saçaklı perdeleri, tahta kısımlarında renkli resimleriyle, o içinde günlerce yattığım süslü araba.”
Kemalettin Tuğcu Bekir’in Arabası kitabında; araba sevdası yüzünden hayata küsen bir adamın, kendini oğluna ve işine adamasını; yeniden hayata dair heyecan duymaya başladığında ise her şeye geç kaldığını hissetmesini anlatıyor. Her kitabın arkasındaki sözlük ile yazarın kurduğu dünyayı bozmadan okurlara sunuyoruz.