Arda Arel’in masalsı öyküleri büyülü, cümbüşlü bir dünyayı, bambaşka bir zaman ve mekânı mümkün kılıyor. Bir hikâye nasıl başlar, nasıl biter iyi bilen bir anlatıcının sözcükleri rüyalarla, yollarla, Dede Korkut’un duasıyla, yedişerden uç veren bir geyiğin boynuzuyla, nehrin kaynağına ulaşırsa ejderhaya dönüşecek koi balığıyla, yedi umman buharlaşsa ve yüce dağları aşıp aylarca sahraya yağsa susuzluğu dinmeyecek avcıyla kesişiyor.
“Sağa baktım, sola baktım, kimseler yoktu. Ormana geldiğim gün gibi öksüz kaldım ve anladım; orman ehline orman, âdem ehline Yuva gerek.”
Arda Arel’in masalsı öyküleri büyülü, cümbüşlü bir dünyayı, bambaşka bir zaman ve mekânı mümkün kılıyor. Bir hikâye nasıl başlar, nasıl biter iyi bilen bir anlatıcının sözcükleri rüyalarla, yollarla, Dede Korkut’un duasıyla, yedişerden uç veren bir geyiğin boynuzuyla, nehrin kaynağına ulaşırsa ejderhaya dönüşecek koi balığıyla, yedi umman buharlaşsa ve yüce dağları aşıp aylarca sahraya yağsa susuzluğu dinmeyecek avcıyla kesişiyor.
“Sağa baktım, sola baktım, kimseler yoktu. Ormana geldiğim gün gibi öksüz kaldım ve anladım; orman ehline orman, âdem ehline Yuva gerek.”