Tekrar cehenneminden çıkış için acil çağrı!
Hangi desenleri örüyor hayatlarımız? Hangi desenler yineliyor içimizde? Peki her şey, aynı şekilde, aynı sırayla sonsuz defa olup bitecek olsaydı, şu an bunu okuyanın şimdisi dahil her an ebediyen aynı silsileyle tekrar edecek olsaydı, yine de bu dünyaya ve kendisi olmaya evet diyebilir miydi içimizden biri? Böylesi bir evet için neleri yitirme riskini alması gerekirdi?
Bu çalışma, kişiyi, yerleşik değerleri tekrarlayan bir uyruk olmaya yazgılı sayan hâkim düzenin aksine; Nietzsche’nin bengi dönüş anlatısının katlanılması güç soruları karşısında, yinelemenin özgürleştirici bir gücü olduğunu duyumsamaya davet ediyor. Sorular baş döndürücü bir hızla çoğalıyor: O mahvedici soruya “Evet” diyen biri, yıllanmış derisini değiştirip baştan aşağı dönüşmek zorunda kalmaz mı?
Bu çalışma, 1881 yılının Ağustos ayında, Friedrich Nietzsche’nin Silvaplana Gölü kıyısında açıldığı bengi dönüş tecrübesini felsefi bir anlatı biçiminde yeniden kurarken, yinelemenin gücünü deneyimleyen kendi desenini çiziyor; bir bakıma kendisi bir tür tekrar hareketi üretiyor. Nietzsche’nin bengi dönüş teorisini kozmik ve etik perspektiflerden incelerken, gücün biriktirilmesi ve harcanmasına dayalı bir politik ekonomi fikriyle yeni bir açılımın daha üretilebileceğini gösteriyor. Böylesi bir açılım için Nietzsche’nin yanı başında Dionysosçu bir alay kuruyor ve Salomé, Blanqui, Marx, Cantor, Deleuze, Klossowski, Borges ve daha nicelerini bengi dönüş sorusuyla birlikte sahneliyor.
Yazarın bengi dönüşün felsefi tecrübesine giriş için bir parolayla yola çıktığına tanık oluyoruz: “Yaşamın trajik taşkınlarına kapılmaya meyilli tarafımız için Silvaplana Gölü hemen yanı başımızdadır.”
Yinelemenin güçlerini icat etmek için acil çağrı!
Tekrar cehenneminden çıkış için acil çağrı!
Hangi desenleri örüyor hayatlarımız? Hangi desenler yineliyor içimizde? Peki her şey, aynı şekilde, aynı sırayla sonsuz defa olup bitecek olsaydı, şu an bunu okuyanın şimdisi dahil her an ebediyen aynı silsileyle tekrar edecek olsaydı, yine de bu dünyaya ve kendisi olmaya evet diyebilir miydi içimizden biri? Böylesi bir evet için neleri yitirme riskini alması gerekirdi?
Bu çalışma, kişiyi, yerleşik değerleri tekrarlayan bir uyruk olmaya yazgılı sayan hâkim düzenin aksine; Nietzsche’nin bengi dönüş anlatısının katlanılması güç soruları karşısında, yinelemenin özgürleştirici bir gücü olduğunu duyumsamaya davet ediyor. Sorular baş döndürücü bir hızla çoğalıyor: O mahvedici soruya “Evet” diyen biri, yıllanmış derisini değiştirip baştan aşağı dönüşmek zorunda kalmaz mı?
Bu çalışma, 1881 yılının Ağustos ayında, Friedrich Nietzsche’nin Silvaplana Gölü kıyısında açıldığı bengi dönüş tecrübesini felsefi bir anlatı biçiminde yeniden kurarken, yinelemenin gücünü deneyimleyen kendi desenini çiziyor; bir bakıma kendisi bir tür tekrar hareketi üretiyor. Nietzsche’nin bengi dönüş teorisini kozmik ve etik perspektiflerden incelerken, gücün biriktirilmesi ve harcanmasına dayalı bir politik ekonomi fikriyle yeni bir açılımın daha üretilebileceğini gösteriyor. Böylesi bir açılım için Nietzsche’nin yanı başında Dionysosçu bir alay kuruyor ve Salomé, Blanqui, Marx, Cantor, Deleuze, Klossowski, Borges ve daha nicelerini bengi dönüş sorusuyla birlikte sahneliyor.
Yazarın bengi dönüşün felsefi tecrübesine giriş için bir parolayla yola çıktığına tanık oluyoruz: “Yaşamın trajik taşkınlarına kapılmaya meyilli tarafımız için Silvaplana Gölü hemen yanı başımızdadır.”
Yinelemenin güçlerini icat etmek için acil çağrı!