Klâsik şiirimiz; kulakları güzel söz duymaya hasret bizlere pınar başında susuzluktan ölecek durumda iken diriltici bir iksir, ecdadımızın bizlere bıraktığı tohum, hayatın hayhuyunda bizi biz kılacak bir nefes molası, keskin bir zekânın parıltılı ürünlerini ihtiva eden kendi dünyamız, ruhumuzla baş başa kaldığımızda kendimizi derinden hissedebildiğimiz hakikat menfezi, âşıkların mahremi olan deruna doğru bir firar, herkesin kendi Hira’sına doğru yaptığı bir seyr ü sülûk, yükü pek ağır olan insanoğluna gelen manevi bir neşe, ruhlarımıza şifa verecek bir hikmet, insanın kendi hakikatine ulaşma noktasında mihenk noktalarını ele veren derin bir ipucu, birbirine emanet ve muhtaç olan insanlara alternatif bir hayatın var olabileceğinin göstergesi, rakama gelmeyen sancıların hikâyesi, gönlümüzde mündemiç olan sırra ulaşma gayreti, karlı dağları aşan derin ırmaklar geçen yârinden ayrı düşen bülbülün hengâmesi, yürüdükçe incelen bu yolda emniyet kemeri, gözlerimizin önündeki masiva perdesini kaldıran bir el...
Berceste Beyitler hazırlanırken şiirlerin Arap harfli Türk alfabesiyle yazımı, vezni, Lâtin harfleriyle yazımı, şairi ve günümüz Türkçesine aktarılmış hâlleri bir arada verildi. Bununla, kitabı eline alan okurun bir beyitle ilgili izah edilmesi gereken hemen her şeyi bir arada görmesi ve klâsik şiir deryasından bir nebze de olsa tatması amaçlandı. Türkçe şiirlerin yanı sıra zaman zaman Farsça şiir parçalarına da yer verildi. İnsanoğlunun müşterek yitiği olan hikmetin peşine düşülmeye çalışıldı. Serinin bu cildinde, 20. yüzyılda klâsik tarzda şiirler kaleme alan şairlerin berceste niteliğindeki beyitlerine de yer verildi. Böylelikle geleneğin olanca haşmetiyle devam ettiği gözler önüne serilmeye çalışıldı.
Aşk gelicek cümle eksikler bitermiş. O hâlde aşk ile buyurunuz.
Klâsik şiirimiz; kulakları güzel söz duymaya hasret bizlere pınar başında susuzluktan ölecek durumda iken diriltici bir iksir, ecdadımızın bizlere bıraktığı tohum, hayatın hayhuyunda bizi biz kılacak bir nefes molası, keskin bir zekânın parıltılı ürünlerini ihtiva eden kendi dünyamız, ruhumuzla baş başa kaldığımızda kendimizi derinden hissedebildiğimiz hakikat menfezi, âşıkların mahremi olan deruna doğru bir firar, herkesin kendi Hira’sına doğru yaptığı bir seyr ü sülûk, yükü pek ağır olan insanoğluna gelen manevi bir neşe, ruhlarımıza şifa verecek bir hikmet, insanın kendi hakikatine ulaşma noktasında mihenk noktalarını ele veren derin bir ipucu, birbirine emanet ve muhtaç olan insanlara alternatif bir hayatın var olabileceğinin göstergesi, rakama gelmeyen sancıların hikâyesi, gönlümüzde mündemiç olan sırra ulaşma gayreti, karlı dağları aşan derin ırmaklar geçen yârinden ayrı düşen bülbülün hengâmesi, yürüdükçe incelen bu yolda emniyet kemeri, gözlerimizin önündeki masiva perdesini kaldıran bir el...
Berceste Beyitler hazırlanırken şiirlerin Arap harfli Türk alfabesiyle yazımı, vezni, Lâtin harfleriyle yazımı, şairi ve günümüz Türkçesine aktarılmış hâlleri bir arada verildi. Bununla, kitabı eline alan okurun bir beyitle ilgili izah edilmesi gereken hemen her şeyi bir arada görmesi ve klâsik şiir deryasından bir nebze de olsa tatması amaçlandı. Türkçe şiirlerin yanı sıra zaman zaman Farsça şiir parçalarına da yer verildi. İnsanoğlunun müşterek yitiği olan hikmetin peşine düşülmeye çalışıldı. Serinin bu cildinde, 20. yüzyılda klâsik tarzda şiirler kaleme alan şairlerin berceste niteliğindeki beyitlerine de yer verildi. Böylelikle geleneğin olanca haşmetiyle devam ettiği gözler önüne serilmeye çalışıldı.
Aşk gelicek cümle eksikler bitermiş. O hâlde aşk ile buyurunuz.