Bir keresinde bir tanıdık, kafede, Almanca tek bir sözcük söylemektense, tüm savaş boyunca aptal numarası yapmayı ve yol kenarlarında taş kırmayı tercih ettiğini söylemişti. Bayılırım böyle boş laflara. Bir veya iki ay içinde, meteliğe kurşun atınca, iş aramaya başlayacak ve kılı kırk yarmayı bırakacak. Kahramanlar yoktur.
20. yüzyılın en mühim Polonyalı yazarlarından biri olan Kornel Filipowicz’in başyapıtı Bir Antikahramanın Hatıra Defteri, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde, Alman işgali altındaki Polonya’da kahramanlığı anlamsız bir kavram olarak gören bir antikahramanın hikâyesini anlatıyor. Savaş boyunca kimileri tarafından bir hain olarak görülen bu antikahramanın tek amacı ne olursa olsun hayatta kalmaktır. Kimseyi öldürmek ya da kendini öldürtmek istemez. Bu uğurda ülkesi için savaşmayı reddedip kazananların yanında saf tutmak zorunda kalsa bile…
Türkçede ilk kez yayımlanan Bir Antikahramanın Hatıra Defteri, insanlığın karanlık dönemlerinde neye değer verdiğini, ideal ahlak kavramını sorgulatan, etkileyici bir metin.
“Kışkırtıcı, rahatsız edici, tuhaf... gerçek bir klasik.”
The Sunday Times
Bir keresinde bir tanıdık, kafede, Almanca tek bir sözcük söylemektense, tüm savaş boyunca aptal numarası yapmayı ve yol kenarlarında taş kırmayı tercih ettiğini söylemişti. Bayılırım böyle boş laflara. Bir veya iki ay içinde, meteliğe kurşun atınca, iş aramaya başlayacak ve kılı kırk yarmayı bırakacak. Kahramanlar yoktur.
20. yüzyılın en mühim Polonyalı yazarlarından biri olan Kornel Filipowicz’in başyapıtı Bir Antikahramanın Hatıra Defteri, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde, Alman işgali altındaki Polonya’da kahramanlığı anlamsız bir kavram olarak gören bir antikahramanın hikâyesini anlatıyor. Savaş boyunca kimileri tarafından bir hain olarak görülen bu antikahramanın tek amacı ne olursa olsun hayatta kalmaktır. Kimseyi öldürmek ya da kendini öldürtmek istemez. Bu uğurda ülkesi için savaşmayı reddedip kazananların yanında saf tutmak zorunda kalsa bile…
Türkçede ilk kez yayımlanan Bir Antikahramanın Hatıra Defteri, insanlığın karanlık dönemlerinde neye değer verdiğini, ideal ahlak kavramını sorgulatan, etkileyici bir metin.
“Kışkırtıcı, rahatsız edici, tuhaf... gerçek bir klasik.”
The Sunday Times