Kendisi bir tabip olması yanında kültür ve sanat alanına da bigâne kalmayan Fazıl Özden, özel-likle şiir türünü kendisine asli kulvar olarak belirlemiş görünüyor. Okuduğumuz şiirlerinden hare-ketle şunu diyebiliriz ki Özden, hayatının her anını şiirle doldurmuş âdeta. Bazen bir filozof edasıy-la zamandan, tefekkürden, dünyanın dengesinden, modern putlardan, ihtiyarlıktan ve hakikatin anahtarı olan “kün” emrinden dem vuruyor; bazen millî bir kimlik şuuruyla Yunus’tan, memleketin kömüründen, mirasından, illerinden, güllerinden özümüze dair çeşitlemeler yapıyor; bazen mecnunane duygularla bir bakış için ilanıaşk ederken bazense bir heccav kisvesine bürünüp keskin dizelerle adalet çıplak diyerek sordukça soruyor…
Şair Özden, günümüzün sadece şiir heveslisi isimlerinden biri değil son tahlilde. Çünkü onun gününü ve gecesini şiirle doldurabilmiş talihli kişilerden olduğu rahatlıkla anlaşılıyor dizelerinin sergüzeştinden ve konularının çeşitliliğinden. Bu manada hayatının birçok safahatında şiir soluklayıp duygularını kalemle kelama dökebilmesi, bir avantaj hem kendisi hem de okurları için. Mesleğinin üstüne bir de edebiyat tahsil edip sanat alt yapısını sağlamlaştırmaya çalışması, onun bu azminin yegâne göstergesi sayılabilir. İçinde ezelden beri bir şair ruhu taşıdığı besbelli.
Özden’in şiirlerinde şekil ve ahenk özellikleri bakımından dörtlük, hece ve kafiye hususiyetlerine bağlı kalması, onun halk şiiri geleneğini önemsediğinin açık bir işareti. Bunun yanında fikir, duygu ve ilhamla yüklü serbest şiirlerinin de bulunması, modern şiire yönelik meylini de aşikâr ediyor. İster heceli isterse serbest kıyafetli olsun, kalbindeki safiyeti ve samimiyeti dolayısıyla şiirleri okuyanları sarıp sarmalayacak gibi duruyor her zaman. Umarız ki bu kavi yürek ve yivli kalem, çağıl çağıl çağlar ve nice eserler bırakır zamanın gerisine.
Kendisi bir tabip olması yanında kültür ve sanat alanına da bigâne kalmayan Fazıl Özden, özel-likle şiir türünü kendisine asli kulvar olarak belirlemiş görünüyor. Okuduğumuz şiirlerinden hare-ketle şunu diyebiliriz ki Özden, hayatının her anını şiirle doldurmuş âdeta. Bazen bir filozof edasıy-la zamandan, tefekkürden, dünyanın dengesinden, modern putlardan, ihtiyarlıktan ve hakikatin anahtarı olan “kün” emrinden dem vuruyor; bazen millî bir kimlik şuuruyla Yunus’tan, memleketin kömüründen, mirasından, illerinden, güllerinden özümüze dair çeşitlemeler yapıyor; bazen mecnunane duygularla bir bakış için ilanıaşk ederken bazense bir heccav kisvesine bürünüp keskin dizelerle adalet çıplak diyerek sordukça soruyor…
Şair Özden, günümüzün sadece şiir heveslisi isimlerinden biri değil son tahlilde. Çünkü onun gününü ve gecesini şiirle doldurabilmiş talihli kişilerden olduğu rahatlıkla anlaşılıyor dizelerinin sergüzeştinden ve konularının çeşitliliğinden. Bu manada hayatının birçok safahatında şiir soluklayıp duygularını kalemle kelama dökebilmesi, bir avantaj hem kendisi hem de okurları için. Mesleğinin üstüne bir de edebiyat tahsil edip sanat alt yapısını sağlamlaştırmaya çalışması, onun bu azminin yegâne göstergesi sayılabilir. İçinde ezelden beri bir şair ruhu taşıdığı besbelli.
Özden’in şiirlerinde şekil ve ahenk özellikleri bakımından dörtlük, hece ve kafiye hususiyetlerine bağlı kalması, onun halk şiiri geleneğini önemsediğinin açık bir işareti. Bunun yanında fikir, duygu ve ilhamla yüklü serbest şiirlerinin de bulunması, modern şiire yönelik meylini de aşikâr ediyor. İster heceli isterse serbest kıyafetli olsun, kalbindeki safiyeti ve samimiyeti dolayısıyla şiirleri okuyanları sarıp sarmalayacak gibi duruyor her zaman. Umarız ki bu kavi yürek ve yivli kalem, çağıl çağıl çağlar ve nice eserler bırakır zamanın gerisine.