İtaatsizlik Üzerine Denemeler'de Erich Fromm şöyle der: Asırlar boyu krallar, derebeyleri, endüstri patronları ve ana babalar itaat etmenin bir erdem, itaatsizliğin ise ahlaksızlık olduğu tanımında direndiler. Başka bir bakış açısı sunmak için bunun yerine şu tanımı da koyabiliriz: İnsanoğlunun tarihi itaatsizlikle başladı ve ne yazık ki itaatle sona erecektir.
Kulluk, asırlar boyu bir tanrıya, tanrının yeryüzündeki gölgesi yöneticilere ya da kutsal mülkiyet hakkına dayandırılarak insanları itaat ettirme düzeninin adı olmuştur. Giderek sekülerleşen ve sofistike normlaştırma yöntemleri ile gözden kaçırılan bu tutum, her ne kadar iktidarların ceberut baskı yöntemleri ile dayatılsa da uzun erimde esas sebep, boyun eğenlerin sahip oldukları davranış kodlarında yatmaktadır. Bu davranış kodu kulluk ethosudur. İktidarlar, doğaları gereği itaati talep ederler. İnsanlar ise tarih boyunca daima doğalarını zorlayarak özgürleşmişlerdir. Şu halde içinde bulunduğumuz çağın iktidarlarının da kendine özgü boyun eğdirme yöntemleri geliştirmesi kaçınılmazdır. Esas tartışılması gereken bu duruma insanların tepkisidir. İktidar/otorite bilimin, ahlakın ve hukukun belirleyicisi olarak kendini kabul ettirdiği ölçüde varlığını sağlamlaştırır ve eğer topluluk buna karşıt bir dinamik kurma tutumu içine girmekten kaçınırsa, bu durum hukukun oluşmasını engeller. Topluluk topluma, norm hukuka dönüşemez. Bunun sonucunda ise elimizde özgürlüğe dönüşemeyen kulluk kalır.
İtaatsizlik Üzerine Denemeler'de Erich Fromm şöyle der: Asırlar boyu krallar, derebeyleri, endüstri patronları ve ana babalar itaat etmenin bir erdem, itaatsizliğin ise ahlaksızlık olduğu tanımında direndiler. Başka bir bakış açısı sunmak için bunun yerine şu tanımı da koyabiliriz: İnsanoğlunun tarihi itaatsizlikle başladı ve ne yazık ki itaatle sona erecektir.
Kulluk, asırlar boyu bir tanrıya, tanrının yeryüzündeki gölgesi yöneticilere ya da kutsal mülkiyet hakkına dayandırılarak insanları itaat ettirme düzeninin adı olmuştur. Giderek sekülerleşen ve sofistike normlaştırma yöntemleri ile gözden kaçırılan bu tutum, her ne kadar iktidarların ceberut baskı yöntemleri ile dayatılsa da uzun erimde esas sebep, boyun eğenlerin sahip oldukları davranış kodlarında yatmaktadır. Bu davranış kodu kulluk ethosudur. İktidarlar, doğaları gereği itaati talep ederler. İnsanlar ise tarih boyunca daima doğalarını zorlayarak özgürleşmişlerdir. Şu halde içinde bulunduğumuz çağın iktidarlarının da kendine özgü boyun eğdirme yöntemleri geliştirmesi kaçınılmazdır. Esas tartışılması gereken bu duruma insanların tepkisidir. İktidar/otorite bilimin, ahlakın ve hukukun belirleyicisi olarak kendini kabul ettirdiği ölçüde varlığını sağlamlaştırır ve eğer topluluk buna karşıt bir dinamik kurma tutumu içine girmekten kaçınırsa, bu durum hukukun oluşmasını engeller. Topluluk topluma, norm hukuka dönüşemez. Bunun sonucunda ise elimizde özgürlüğe dönüşemeyen kulluk kalır.