Bir Hakikat Şövalyesi Kierkegaard Felsefesinde İnsanın Paradoksal Varoluşu

Stok Kodu:
9786256957084
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
411
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-12
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%13 indirimli
240,00TL
208,80TL
Taksitli fiyat: 9 x 25,52TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786256957084
1285629
Bir Hakikat Şövalyesi Kierkegaard Felsefesinde İnsanın Paradoksal Varoluşu
Bir Hakikat Şövalyesi Kierkegaard Felsefesinde İnsanın Paradoksal Varoluşu
208.80

Bu kitap 2020 yılında savunmasını verdiğim Kierkegaard Felsefesinde İnsan Varoluşunun Paradoksal Yapısı başlıklı doktora tezimin sonradan yapılan ekleme ve yeniden düzenlemelerinden oluşmakta olup varoluşun paradoksal, somut ve öznel olduğu iddiasını öne çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda 1813–1855 yılları arasında yaşayan Danimarkalı filozof (birey) Søren Kierkegaard’ın ‘insanı’ kavramsallaştıran, soyutlaştıran ve rasyonelleştiren felsefeye yönelik itirazları bu çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Çünkü insanı genel ve soyut bir bağlamda ele alan felsefi sistemlerde ‘tekil varoluş’ merkezî bir sorun olarak görülmez. Bu felsefi sistemlerde insan üzerine yapıla tartışmalarda önceden ‘tümel’ bir çerçeve belirlenir ve bu çerçeveye uymayan, ama doğrudan insanın varoluşunu ilgilendiren sorunlar sürekli olarak ertelenir. Buna karşın Kierkegaard, insanı sadece aklî gerekçelendirmeler bağlamında ele alan ve onu bir nesne gibi değerlendiren felsefenin yanılgıdan başka bir şey olmadığını savunarak öznel hakikatin şövalyeliğini yapmıştır. O, bu türden felsefi sistemlere karşı bir hakikat ve paradoks olarak gördüğü ‘varoluşu’ öne sürerek kaygı, umutsuzluk, iman, özgürlük, ölüm gibi sorunlara dikkat çeker. Aynı zamanda insanı sadece bir topluluk unsuru olarak değerlendiren ahlaki ve toplumsal teorilerde ‘varoluş’un olmadığını savunan Kierkegaard’a göre insan sâhip olduğu iman sayesinde tekil bir varoluşa sâhip yegâne varlıktır. İnsanı toplumsallıkla ilişkilendiren teoriler, doğrudan hayvanların kolektif yaşamlarından esinlenerek ortaya çıkarılmıştır. İnsan bir topluluk içinde yaşar, ancak o her zaman tekil bir iman ve öznel bir varoluşa sâhiptir. O halde insanın sadece ‘topluluk halinde yaşayan ve düşünen bir varlık’ olduğunun iddia edilmesi ‘tekil imanı’ ve ‘ben’liği ortadan kaldırmakla eş değerdir. Bu yüzden amacımız, Kierkegaard felsefesi bağlamında insan varoluşunu anlamaya çalışmak ve bu çerçevede hakikatin evrensel ve rasyonel söylemlerden ibaret olduğunu iddia eden düşüncelere karşı varoluşsal argümanlar ortaya koymaktır.

Bu kitap 2020 yılında savunmasını verdiğim Kierkegaard Felsefesinde İnsan Varoluşunun Paradoksal Yapısı başlıklı doktora tezimin sonradan yapılan ekleme ve yeniden düzenlemelerinden oluşmakta olup varoluşun paradoksal, somut ve öznel olduğu iddiasını öne çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda 1813–1855 yılları arasında yaşayan Danimarkalı filozof (birey) Søren Kierkegaard’ın ‘insanı’ kavramsallaştıran, soyutlaştıran ve rasyonelleştiren felsefeye yönelik itirazları bu çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Çünkü insanı genel ve soyut bir bağlamda ele alan felsefi sistemlerde ‘tekil varoluş’ merkezî bir sorun olarak görülmez. Bu felsefi sistemlerde insan üzerine yapıla tartışmalarda önceden ‘tümel’ bir çerçeve belirlenir ve bu çerçeveye uymayan, ama doğrudan insanın varoluşunu ilgilendiren sorunlar sürekli olarak ertelenir. Buna karşın Kierkegaard, insanı sadece aklî gerekçelendirmeler bağlamında ele alan ve onu bir nesne gibi değerlendiren felsefenin yanılgıdan başka bir şey olmadığını savunarak öznel hakikatin şövalyeliğini yapmıştır. O, bu türden felsefi sistemlere karşı bir hakikat ve paradoks olarak gördüğü ‘varoluşu’ öne sürerek kaygı, umutsuzluk, iman, özgürlük, ölüm gibi sorunlara dikkat çeker. Aynı zamanda insanı sadece bir topluluk unsuru olarak değerlendiren ahlaki ve toplumsal teorilerde ‘varoluş’un olmadığını savunan Kierkegaard’a göre insan sâhip olduğu iman sayesinde tekil bir varoluşa sâhip yegâne varlıktır. İnsanı toplumsallıkla ilişkilendiren teoriler, doğrudan hayvanların kolektif yaşamlarından esinlenerek ortaya çıkarılmıştır. İnsan bir topluluk içinde yaşar, ancak o her zaman tekil bir iman ve öznel bir varoluşa sâhiptir. O halde insanın sadece ‘topluluk halinde yaşayan ve düşünen bir varlık’ olduğunun iddia edilmesi ‘tekil imanı’ ve ‘ben’liği ortadan kaldırmakla eş değerdir. Bu yüzden amacımız, Kierkegaard felsefesi bağlamında insan varoluşunu anlamaya çalışmak ve bu çerçevede hakikatin evrensel ve rasyonel söylemlerden ibaret olduğunu iddia eden düşüncelere karşı varoluşsal argümanlar ortaya koymaktır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat