Bir Hıristiyan Bahira Efsanesi Bir Tahrif Örneği (11-12. Yüzyıl)
Hz. İsa'dan sonra peygamber kabul etmeyen ve İslam'ı da İseviyet'i tehdit eden bir dalalet ve şeytanet sayan hıristiyan taassubu, bu yeni dinin tasviyesi yoluna gitmek için esaslı taarruzlara geçmiş ve pek çok iftira atmıştır. Öyle ki ruhban sınıfı bir rivayetler kampanyası açarak, İslamiyetin akide ve imanını hıristiyan dünyasına tamamen yanlış aksettirmek yolunu tutmuş, bu suretle de İsa ümetini, İslam dinini yıkmak yolunda İncil adında bir misyonun vazifelisi kılmış ve asırlarca müslüman kanının dökülmesi yolunda kullanmıştır. Bu maksatla çeşitli argümanlar bulup uydurmak cihetine giden hıristiyan din adamlarının, tahrif ederek kullandıkları rivayetlerden birisi de Rahip Bahira hadisesidir. İslamiyetin hıristiyan bir rahip olan Bahira tarafından uydurulduğu şeklindeki bu iddianın aslı oldukça eskilere dayanmaktadır. İslamiyete karşı ilk hıristiyan reddiyelerinin yazıldığı VIII: yüzyıldan itibaren, herhangi bir temele dayandırmaksızın, muğlak olarak dile getirilen bu iddia nihayet XI-XII. yüzyılda İslam kaynaklarında verilen bilgilerin tahrif edilmesi suretiyle apokalips-reddiye türü bir eserde detaylı bir şekilde ispatlanmaya çalışılmıştır. Müslüman müelliflerin çeşitli eserlerini neşretmiş olan Amerikalı şarkiyatçı Gottheil (1862-1936) 1888-1903 yılları arasında, XI-XII yüzyılda yazılmış bu eserin Süryanice ve Arapça nüshalarını neşretmiş; "Bir Hıristiyan Bahira Efsanesi" başlığıyla İngilizceye tercüme etmiş ve metinler hakkında metinler hakkında önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. .. "Burada yayımladığım metinler tarihi rivayetlerin, bir karşı görüşü savunma adına nasıl tahrif edebildiğinin dikkat çekici bir örneğidir. İslam dünyası ve hıristiyanlar arasında süregelen siyasi, içtimai, iktisadi ve kültürel münasebetlerin en karmaşık bir şekilde devam ettiği günümüzde, haçlı ruhundan uzaklaşmamış kesimlerin halen ısrar ettikleri iddialar arasında yer alan bu hususun yakından bilinmesine yardım maksadıyla genç araştırmacı Fatımatüz Zehra Kamacı, önemli bir değerlendirme ile birlikte bu iftira dolu eserin tercümesini yapmış bulunmaktadır. Tarafsızlık ilkesine uyulmadan yazılan eserlerin, tarihi rivayetleri tahrif noktasında ne tür vahim neticeler verebileceği hususunun ortaya konulması; ayrıca tarihi süreç içerisinde hıristiyan dünyasında, İslamiyetin menşei ile ilgili iddiaların ulaştığı boyutların gözler önüne serilmesi açısından bu çalışmanın Türk okuyucusuna kazandırılması önem arzetmektedir.
Hz. İsa'dan sonra peygamber kabul etmeyen ve İslam'ı da İseviyet'i tehdit eden bir dalalet ve şeytanet sayan hıristiyan taassubu, bu yeni dinin tasviyesi yoluna gitmek için esaslı taarruzlara geçmiş ve pek çok iftira atmıştır. Öyle ki ruhban sınıfı bir rivayetler kampanyası açarak, İslamiyetin akide ve imanını hıristiyan dünyasına tamamen yanlış aksettirmek yolunu tutmuş, bu suretle de İsa ümetini, İslam dinini yıkmak yolunda İncil adında bir misyonun vazifelisi kılmış ve asırlarca müslüman kanının dökülmesi yolunda kullanmıştır. Bu maksatla çeşitli argümanlar bulup uydurmak cihetine giden hıristiyan din adamlarının, tahrif ederek kullandıkları rivayetlerden birisi de Rahip Bahira hadisesidir. İslamiyetin hıristiyan bir rahip olan Bahira tarafından uydurulduğu şeklindeki bu iddianın aslı oldukça eskilere dayanmaktadır. İslamiyete karşı ilk hıristiyan reddiyelerinin yazıldığı VIII: yüzyıldan itibaren, herhangi bir temele dayandırmaksızın, muğlak olarak dile getirilen bu iddia nihayet XI-XII. yüzyılda İslam kaynaklarında verilen bilgilerin tahrif edilmesi suretiyle apokalips-reddiye türü bir eserde detaylı bir şekilde ispatlanmaya çalışılmıştır. Müslüman müelliflerin çeşitli eserlerini neşretmiş olan Amerikalı şarkiyatçı Gottheil (1862-1936) 1888-1903 yılları arasında, XI-XII yüzyılda yazılmış bu eserin Süryanice ve Arapça nüshalarını neşretmiş; "Bir Hıristiyan Bahira Efsanesi" başlığıyla İngilizceye tercüme etmiş ve metinler hakkında metinler hakkında önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. .. "Burada yayımladığım metinler tarihi rivayetlerin, bir karşı görüşü savunma adına nasıl tahrif edebildiğinin dikkat çekici bir örneğidir. İslam dünyası ve hıristiyanlar arasında süregelen siyasi, içtimai, iktisadi ve kültürel münasebetlerin en karmaşık bir şekilde devam ettiği günümüzde, haçlı ruhundan uzaklaşmamış kesimlerin halen ısrar ettikleri iddialar arasında yer alan bu hususun yakından bilinmesine yardım maksadıyla genç araştırmacı Fatımatüz Zehra Kamacı, önemli bir değerlendirme ile birlikte bu iftira dolu eserin tercümesini yapmış bulunmaktadır. Tarafsızlık ilkesine uyulmadan yazılan eserlerin, tarihi rivayetleri tahrif noktasında ne tür vahim neticeler verebileceği hususunun ortaya konulması; ayrıca tarihi süreç içerisinde hıristiyan dünyasında, İslamiyetin menşei ile ilgili iddiaların ulaştığı boyutların gözler önüne serilmesi açısından bu çalışmanın Türk okuyucusuna kazandırılması önem arzetmektedir.