“Bu coşkulu erken yapıt, idam cezası verilmiş bir mahkûmun infazı beklerken yaşadığı altı haftalık ölüm sancısı ve... bir günlük ölüm çığlığını tasvir eder; bu eser, bir kurgu olmaktan ziyade, giyotin barbarlığına karşı geniş çaplı bir protestodur.” —KIRKUS REVIEWS
Victor Hugo’nun 1829’da yayımlanan Bir İdam Mahkûmunun Son Günü adlı novellası, basıldığı dönemde büyük tartışmalara yol açmış ve Hugo’nun yürüttüğü ölüm cezası karşıtı kampanyanın önemli bir parçası olmuştur.
İdam gününe sayılı saatler kala, hücresinin karanlığında kaçınılmaz sonu bekleyen isimsiz bir mahkûm... Sayfalar ilerledikçe, ölüme mahkûm edilmiş bu adamın son düşüncelerine, umutlarına ve korkularına tanık olacak; mahkûmun geçmişi, şimdiyi ve kısacık bir geleceği aynı anda yaşayan bölünmüş zihninde gezintiye çıkacaksınız. Geride bırakılan bir aile, pişmanlıklar, hayaller ve giderek yaklaşan son...
Hugo’nun ustalıklı kalemi, her şeye rağmen insan olarak kalmanın manasını sorgulatmakla kalmayacak; bizlere yaşamın kutsallığını hatırlatırken, adalet sistemini de yeniden düşünmemizi sağlayacak.
“Bu coşkulu erken yapıt, idam cezası verilmiş bir mahkûmun infazı beklerken yaşadığı altı haftalık ölüm sancısı ve... bir günlük ölüm çığlığını tasvir eder; bu eser, bir kurgu olmaktan ziyade, giyotin barbarlığına karşı geniş çaplı bir protestodur.” —KIRKUS REVIEWS
Victor Hugo’nun 1829’da yayımlanan Bir İdam Mahkûmunun Son Günü adlı novellası, basıldığı dönemde büyük tartışmalara yol açmış ve Hugo’nun yürüttüğü ölüm cezası karşıtı kampanyanın önemli bir parçası olmuştur.
İdam gününe sayılı saatler kala, hücresinin karanlığında kaçınılmaz sonu bekleyen isimsiz bir mahkûm... Sayfalar ilerledikçe, ölüme mahkûm edilmiş bu adamın son düşüncelerine, umutlarına ve korkularına tanık olacak; mahkûmun geçmişi, şimdiyi ve kısacık bir geleceği aynı anda yaşayan bölünmüş zihninde gezintiye çıkacaksınız. Geride bırakılan bir aile, pişmanlıklar, hayaller ve giderek yaklaşan son...
Hugo’nun ustalıklı kalemi, her şeye rağmen insan olarak kalmanın manasını sorgulatmakla kalmayacak; bizlere yaşamın kutsallığını hatırlatırken, adalet sistemini de yeniden düşünmemizi sağlayacak.