Benim düşüncem tabii…’, ‘Böyle düşünüyorum ben,’ sözlerini gündelik hayatta ne de sık kullanıyoruz… Oysa bu cümleleri sarf ederken savunduğumuz düşünce ve fikirlerin gerçekte bize ait olup olmadığından nasıl emin olabiliriz? Sezgi ve duygularımızın, hayata dair düşünce ve deneyimlerimizin söylemlerimiz içindeki payı ne? Ve bu söylemler ne ölçüde temsil ediyor bizi, ne ölçüde görünür kılıyor?
Öğrenilmiş olanları, fikir ve bilgileri, düşüncelerimiz diye tartışıp, kişiliğimizi onlarla var etmeye çalışırken bireyselliğimizi nasıl da ezdiğimizi ama aynı zamanda gerçek benliğimizden ne kadar uzaklaştığımızı hiç düşündük mü?
Son bir iki gün veya bir hafta içinde öznel bir düşünce ile farklı bir cümle kullanıp kullanmadığımızı ya da bir ezber bozmak adına bir kez olsun zihnimizi saf dışı bırakıp bırakmadığımızı dönüp bir sorsak kendimize, acaba ne cevap alırdık?
Bir an için bilginin, fikir ve öğretilerin artık eskidiğini kabullenip düşüncenin şimdiye ait canlı bir fenomen olduğunu varsaysak, söylemlerimizdeki tekrarı ve eskimişliği fark etmek ne kadar kolay olurdu…
Kim bu içimizdeki? Bize rağmen sürekli konuşan… Bizi bir ezber içinde alışkanlıklara mahkûm kılan…
Bu dizilerin çoğunu soru kipiyle yazdığım için sizlerden özür dilerim. Ama bu soruların muhatabı, benim ayrıca; tabii ki kendimden biliyorum bunları…
Benim düşüncem tabii…’, ‘Böyle düşünüyorum ben,’ sözlerini gündelik hayatta ne de sık kullanıyoruz… Oysa bu cümleleri sarf ederken savunduğumuz düşünce ve fikirlerin gerçekte bize ait olup olmadığından nasıl emin olabiliriz? Sezgi ve duygularımızın, hayata dair düşünce ve deneyimlerimizin söylemlerimiz içindeki payı ne? Ve bu söylemler ne ölçüde temsil ediyor bizi, ne ölçüde görünür kılıyor?
Öğrenilmiş olanları, fikir ve bilgileri, düşüncelerimiz diye tartışıp, kişiliğimizi onlarla var etmeye çalışırken bireyselliğimizi nasıl da ezdiğimizi ama aynı zamanda gerçek benliğimizden ne kadar uzaklaştığımızı hiç düşündük mü?
Son bir iki gün veya bir hafta içinde öznel bir düşünce ile farklı bir cümle kullanıp kullanmadığımızı ya da bir ezber bozmak adına bir kez olsun zihnimizi saf dışı bırakıp bırakmadığımızı dönüp bir sorsak kendimize, acaba ne cevap alırdık?
Bir an için bilginin, fikir ve öğretilerin artık eskidiğini kabullenip düşüncenin şimdiye ait canlı bir fenomen olduğunu varsaysak, söylemlerimizdeki tekrarı ve eskimişliği fark etmek ne kadar kolay olurdu…
Kim bu içimizdeki? Bize rağmen sürekli konuşan… Bizi bir ezber içinde alışkanlıklara mahkûm kılan…
Bu dizilerin çoğunu soru kipiyle yazdığım için sizlerden özür dilerim. Ama bu soruların muhatabı, benim ayrıca; tabii ki kendimden biliyorum bunları…