Bir Kadının Penceresinden

Stok Kodu:
9789750812675
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
200
Baskı:
11
Basım Tarihi:
2024-02
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%30 indirimli
200,00TL
140,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 17,11TL
9789750812675
1035889
Bir Kadının Penceresinden
Bir Kadının Penceresinden
140.00

Türk şiirinde büyük kanallar açan Oktay Rifat’ın 1976 yılında yayımlanan ilk romanı Bir Kadının Penceresinden, 1975 Türkiye’sinde İstanbul’un aydınlar çevresinde geçen, üç çocuk annesi, evli bir genç kadınla genç ve evli bir devrimcinin yasak aşk hikâyesine odaklanıyor.

“Bir sıkıntı vardı içinde Filiz’in. Çözülmeyen düğümün, çıkmayan çivinin, dönmeyen vidanın, yerli yerine oturmayan kapağın verdiği daralmaya benzer bir sıkıntı. Anlamadığı, anlayamadığı bir şeyler dönüyordu. Kirli işlerin kokusu, İstanbul’un havasında yerel esintilere karışarak, ağır ve sinsi, mahalle aralarına dek yayılıyor, sıva deliklerinden, aralıklardan, eşiklerden odalara, mutfaklara, eşyaya, gündelik yaşama siniyordu.

Anlayamıyordu Filiz ama kokuyu alıyordu. Olmuş bir kan çıbanından geliyordu sanki koku. Gazeteler çalan çırpanların, devlet hazinesini soyanların, komandoların, şeriatçıların, öldürülen gençlerin öyküleriyle doluydu. Kimi insanlar yine eskisi gibi yaşayıp gidiyorlardı. Rakı içiyorlar, yönetimi eleştiriyorlar, atıp tutuyorlar, sonra geceleri yan gelip sabaha dek horul horul uyuyorlardı.

Bu farfaraların başına bir iş gelmediği, gelmeyeceği belliydi. Buna karşılık bir kıyım vardı içten içe ve kimi zaman açıktan açığa. Kimdi, kimlerdi bu kıyıma uğrayanlar! Selim ve benzerleri, diye düşünüyordu Filiz. Sonra düşünce içeriğinden soyunuyor, Selim kalıyordu tek başına kıyımın önünde.“

Türk şiirinde büyük kanallar açan Oktay Rifat’ın 1976 yılında yayımlanan ilk romanı Bir Kadının Penceresinden, 1975 Türkiye’sinde İstanbul’un aydınlar çevresinde geçen, üç çocuk annesi, evli bir genç kadınla genç ve evli bir devrimcinin yasak aşk hikâyesine odaklanıyor.

“Bir sıkıntı vardı içinde Filiz’in. Çözülmeyen düğümün, çıkmayan çivinin, dönmeyen vidanın, yerli yerine oturmayan kapağın verdiği daralmaya benzer bir sıkıntı. Anlamadığı, anlayamadığı bir şeyler dönüyordu. Kirli işlerin kokusu, İstanbul’un havasında yerel esintilere karışarak, ağır ve sinsi, mahalle aralarına dek yayılıyor, sıva deliklerinden, aralıklardan, eşiklerden odalara, mutfaklara, eşyaya, gündelik yaşama siniyordu.

Anlayamıyordu Filiz ama kokuyu alıyordu. Olmuş bir kan çıbanından geliyordu sanki koku. Gazeteler çalan çırpanların, devlet hazinesini soyanların, komandoların, şeriatçıların, öldürülen gençlerin öyküleriyle doluydu. Kimi insanlar yine eskisi gibi yaşayıp gidiyorlardı. Rakı içiyorlar, yönetimi eleştiriyorlar, atıp tutuyorlar, sonra geceleri yan gelip sabaha dek horul horul uyuyorlardı.

Bu farfaraların başına bir iş gelmediği, gelmeyeceği belliydi. Buna karşılık bir kıyım vardı içten içe ve kimi zaman açıktan açığa. Kimdi, kimlerdi bu kıyıma uğrayanlar! Selim ve benzerleri, diye düşünüyordu Filiz. Sonra düşünce içeriğinden soyunuyor, Selim kalıyordu tek başına kıyımın önünde.“

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat