“Her şey karanlıkta olup bitmişti. Tıpkı bir sel tarafından açılan girdapta iki taşın aniden birbirine çarpması gibi.”
Stefan Zweig, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat’te ondan aşina olduğumuz kısa fakat vurucu tarzını yeniden ortaya koyuyor. Yaşamı etkileyen yirmi dört saatlik deneyimiyle Bayan C., anlatıcımıza yıllar önce başından geçen ve bütün hayatına tesir etmiş hikâyesini anlatır. Bir kumarhanede tanıştığı bir genç, Bayan C.’nin üzerinde yıllar sonra bile unutamayacağı hisler bırakmıştır. Böylece zamanın, yanından geçip gittiğimiz insanların yaşamlarının kıymetini verilebilecek en somut yönleriyle vermiş Zweig, biz okurları bir kez daha kendine hayran bırakacak bir hikâye sunuyor.
“Uzaklaş! Uzaklaş! Uzaklaş! Bu şehirden, kendinden uzaklaş! Eve, insanlarına, kendi eski hayatına dön!”
“Her şey karanlıkta olup bitmişti. Tıpkı bir sel tarafından açılan girdapta iki taşın aniden birbirine çarpması gibi.”
Stefan Zweig, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat’te ondan aşina olduğumuz kısa fakat vurucu tarzını yeniden ortaya koyuyor. Yaşamı etkileyen yirmi dört saatlik deneyimiyle Bayan C., anlatıcımıza yıllar önce başından geçen ve bütün hayatına tesir etmiş hikâyesini anlatır. Bir kumarhanede tanıştığı bir genç, Bayan C.’nin üzerinde yıllar sonra bile unutamayacağı hisler bırakmıştır. Böylece zamanın, yanından geçip gittiğimiz insanların yaşamlarının kıymetini verilebilecek en somut yönleriyle vermiş Zweig, biz okurları bir kez daha kendine hayran bırakacak bir hikâye sunuyor.
“Uzaklaş! Uzaklaş! Uzaklaş! Bu şehirden, kendinden uzaklaş! Eve, insanlarına, kendi eski hayatına dön!”