"Beklenmedik şeyler yaşayan insanlar için ‘imkânsız' kelimesi anlamını yitirir."
Sigmund Freud'un başyapıt olarak tanımladığı bu uzun öykü, tutkunun insan yaşamını ne denli derinden etkileyebileceğini anlatımın merkezine oturtarak, insan psikolojisinin uçlarında gezinmiştir.
İçerdiği psikolojik tahlil ve saptamalarla oldukça dikkat çeken eser, ilk kez yayımlandığı 1927 yılında büyük ses getirmiş ve ilgiyle karşılanmıştır.
Tutkusunun peşinden giden bir kadın üzerinden; arzu, toplumsal ahlak, suçluluk, saplantı gibi insani değerlerin ele alındığı eserde Zweig, önyargısız, samimi ve doğal bir anlatımla,okuyucuyu kendisini ve gerçek duygularını sorgulamaya davet eder.
İyilik ve kötülük kavramlarını cesaretle tartışmaya açan eser, pek çok kesim tarafından Zweig'ın en önemli yapıtı olarak kabul edilir.
"Beklenmedik şeyler yaşayan insanlar için ‘imkânsız' kelimesi anlamını yitirir."
Sigmund Freud'un başyapıt olarak tanımladığı bu uzun öykü, tutkunun insan yaşamını ne denli derinden etkileyebileceğini anlatımın merkezine oturtarak, insan psikolojisinin uçlarında gezinmiştir.
İçerdiği psikolojik tahlil ve saptamalarla oldukça dikkat çeken eser, ilk kez yayımlandığı 1927 yılında büyük ses getirmiş ve ilgiyle karşılanmıştır.
Tutkusunun peşinden giden bir kadın üzerinden; arzu, toplumsal ahlak, suçluluk, saplantı gibi insani değerlerin ele alındığı eserde Zweig, önyargısız, samimi ve doğal bir anlatımla,okuyucuyu kendisini ve gerçek duygularını sorgulamaya davet eder.
İyilik ve kötülük kavramlarını cesaretle tartışmaya açan eser, pek çok kesim tarafından Zweig'ın en önemli yapıtı olarak kabul edilir.