Emir ile annesi Murat Dağı'nın eteklerindeki bir köyde yaşıyorlardı. Yeşil harman yerleri, köyü bir kuşak gibi sarmıştı. Daha sonra meşelikler ve tarlalar başlıyordu. Köye çıkan yolun başında pırıl pırıl sularıyla Gediz Çayı çağlayarak akıyordu. Köyün biraz yükseğinde ise çam ormanları başlıyordu.
Kuzeyden esen rüzgâr mis gibi çam kokusunu, güneyden esenler ise suyun şırıltısını köye taşıyordu.
Köy çok güzeldi, şirindi. Emir'le annesi bu güzelliklerin tadına varamıyorlardı. Çünkü Emir daha çok küçükken babası ölmüş, onları yalnız bırakmıştı. Köy yerinde yalnızlık çok zordu. Tarla, bahçe işleri adam isterdi.
Emir ile annesi Murat Dağı'nın eteklerindeki bir köyde yaşıyorlardı. Yeşil harman yerleri, köyü bir kuşak gibi sarmıştı. Daha sonra meşelikler ve tarlalar başlıyordu. Köye çıkan yolun başında pırıl pırıl sularıyla Gediz Çayı çağlayarak akıyordu. Köyün biraz yükseğinde ise çam ormanları başlıyordu.
Kuzeyden esen rüzgâr mis gibi çam kokusunu, güneyden esenler ise suyun şırıltısını köye taşıyordu.
Köy çok güzeldi, şirindi. Emir'le annesi bu güzelliklerin tadına varamıyorlardı. Çünkü Emir daha çok küçükken babası ölmüş, onları yalnız bırakmıştı. Köy yerinde yalnızlık çok zordu. Tarla, bahçe işleri adam isterdi.