Mark Twain, “Neşe insanlığa verilmiş en büyük armağandır.” der. Nihan Özebeoğlu’nun kalemi, kendisine bahşedilen bu armağanı cömertçe okura dağıtıyor.
Yazıyla hayat arasındaki dengeyi ustalıkla kuran Özebeoğlu, yakın tarihe ait eğlenceli, mizahi öyküler yazıyor. Aslında anlattıkları bizim o büyük hikâyemizi tamamlıyor. Hafızalarımızda hayal meyal kendine yer bulan küçük insan hikâyelerini çarpıcı, mizah dolu ayrıntılarla netleştiriyor. Doksanlara ait gündelik hayatın kayıt dışı tarihini yazan Özebeoğlu, bir mizah yazarının her şeyden önce üstesinden gelmek zorunda olduğu meseleyi de içtenliği sayesinde aşıyor. Hafife almadan, istihzaya kapı aralamadan, insanı olanca saflığıyla anlatmanın; bunu yaparken muzip, saygılı, dobra, neşeli bir dil kullanmanın müşterek yolunu bulmuş Nihan Özebeoğlu.
Bu kitap yazara dair sadece uçarı bir dikkatten değil, aynı zamanda nahif bir içgörüden de haber veriyor bize.
Emin Gürdamur
Mark Twain, “Neşe insanlığa verilmiş en büyük armağandır.” der. Nihan Özebeoğlu’nun kalemi, kendisine bahşedilen bu armağanı cömertçe okura dağıtıyor.
Yazıyla hayat arasındaki dengeyi ustalıkla kuran Özebeoğlu, yakın tarihe ait eğlenceli, mizahi öyküler yazıyor. Aslında anlattıkları bizim o büyük hikâyemizi tamamlıyor. Hafızalarımızda hayal meyal kendine yer bulan küçük insan hikâyelerini çarpıcı, mizah dolu ayrıntılarla netleştiriyor. Doksanlara ait gündelik hayatın kayıt dışı tarihini yazan Özebeoğlu, bir mizah yazarının her şeyden önce üstesinden gelmek zorunda olduğu meseleyi de içtenliği sayesinde aşıyor. Hafife almadan, istihzaya kapı aralamadan, insanı olanca saflığıyla anlatmanın; bunu yaparken muzip, saygılı, dobra, neşeli bir dil kullanmanın müşterek yolunu bulmuş Nihan Özebeoğlu.
Bu kitap yazara dair sadece uçarı bir dikkatten değil, aynı zamanda nahif bir içgörüden de haber veriyor bize.
Emin Gürdamur