“Bugün bir peri kızına âşık oldun sen, Mümtaz Efendi. Zaman ve mekân algın değişti, varoluşuna ait bütün nesnel bilgilerin farklılaştı.”
Hayatının çıkmaz sokağında şeker şerbet bir adam Mümtaz Candaş: Amerika’daki eşinden ve hayatından uzaklaşmış, Türkiye’de yıllardır yapmadığı mimarlık mesleğine geri dönmesine rağmen annesinden miras kalan ufak dairesinde son bir roman yazmaya uğraşan, yalnız bir romancı. Kendi kaygılarıyla başa çıkmaya çalışırken bir gün ilham perisi olacak kadınla tanışır: Tutkularına gem vurmayan, fettan bir gündüz güzeli, Beyza Ferah. Artık kendi kendine konuşmayacak, kaderini ilham perisiyle paylaşacaktır; ta ki romanını tamamlamak için gerçek bir gemi yolculuğuna çıkana kadar...
İstanbul’un bunaltıcı plazalarından Akdeniz’in tutkuyla dalgalanan sularına açılan, hem çılgınca neşeli hem de deliliğin eşiğinde bir macera, roman içre roman.
“Nicky’ye duyduğum o yatışmayan sessiz öfke, sabırlı ve katlanışlı bir kızgınlık, hatta yaptığı haksızlığı bir gün yüzleşince zehire çevirmek ve panzehiri olmayan bir dolu kâseyi dudaklarına dayayıp içirmek... İşte böylesine bir öç almak isteği beni ele geçirmiş; görüyorum.”
“Bugün bir peri kızına âşık oldun sen, Mümtaz Efendi. Zaman ve mekân algın değişti, varoluşuna ait bütün nesnel bilgilerin farklılaştı.”
Hayatının çıkmaz sokağında şeker şerbet bir adam Mümtaz Candaş: Amerika’daki eşinden ve hayatından uzaklaşmış, Türkiye’de yıllardır yapmadığı mimarlık mesleğine geri dönmesine rağmen annesinden miras kalan ufak dairesinde son bir roman yazmaya uğraşan, yalnız bir romancı. Kendi kaygılarıyla başa çıkmaya çalışırken bir gün ilham perisi olacak kadınla tanışır: Tutkularına gem vurmayan, fettan bir gündüz güzeli, Beyza Ferah. Artık kendi kendine konuşmayacak, kaderini ilham perisiyle paylaşacaktır; ta ki romanını tamamlamak için gerçek bir gemi yolculuğuna çıkana kadar...
İstanbul’un bunaltıcı plazalarından Akdeniz’in tutkuyla dalgalanan sularına açılan, hem çılgınca neşeli hem de deliliğin eşiğinde bir macera, roman içre roman.
“Nicky’ye duyduğum o yatışmayan sessiz öfke, sabırlı ve katlanışlı bir kızgınlık, hatta yaptığı haksızlığı bir gün yüzleşince zehire çevirmek ve panzehiri olmayan bir dolu kâseyi dudaklarına dayayıp içirmek... İşte böylesine bir öç almak isteği beni ele geçirmiş; görüyorum.”