Bir Japon arkadaşımız 16 farklı ülkeden 16 kişiyi evine davet edip ikramlarla ağırlamıştı. Eşi de bize katılmış ve çok güzel hoş bir akşam geçirmiştik. Akşamın sonunda “eline sağlık çok güzel olmuş” Japonca nasıl söylenir dedim, bizde öyle bir kelime yok dedi arkadaşım, çok şaşırdık. Peki dedim beğendiğinizi nasıl söylüyorsunuz?, eğer dedi arkadaşım, yemeği beğendiyseniz bunu davranışlarınızla gösterirsiniz, Japonlar kelimelerden çok davranışa bakarlar. Evet, Japoncada “seni çok seviyorum ”da denmezmiş, hal, hareket ve davranışlarla söylenmesi gerekirmiş. Çok ilginç demiştim o zamanlar, sonra okudukça, yaşadıkça anladım. Her dilde aslında durum aynı idi. William Shakespeare bir şiirinde
“Yağmuru sevdiğini söylüyorsun;
Ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun...
Güneşi sevdiğini söylüyorsun;
Ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun...
Rüzgârı sevdiğini söylüyorsun;
Ama rüzgâr çıkınca pencereni örtüyorsun...
İşte bundan korkuyorum;
Çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun!” diyordu. Evet, söylüyoruz ama yaşamıyoruz.
Bir Japon arkadaşımız 16 farklı ülkeden 16 kişiyi evine davet edip ikramlarla ağırlamıştı. Eşi de bize katılmış ve çok güzel hoş bir akşam geçirmiştik. Akşamın sonunda “eline sağlık çok güzel olmuş” Japonca nasıl söylenir dedim, bizde öyle bir kelime yok dedi arkadaşım, çok şaşırdık. Peki dedim beğendiğinizi nasıl söylüyorsunuz?, eğer dedi arkadaşım, yemeği beğendiyseniz bunu davranışlarınızla gösterirsiniz, Japonlar kelimelerden çok davranışa bakarlar. Evet, Japoncada “seni çok seviyorum ”da denmezmiş, hal, hareket ve davranışlarla söylenmesi gerekirmiş. Çok ilginç demiştim o zamanlar, sonra okudukça, yaşadıkça anladım. Her dilde aslında durum aynı idi. William Shakespeare bir şiirinde
“Yağmuru sevdiğini söylüyorsun;
Ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun...
Güneşi sevdiğini söylüyorsun;
Ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun...
Rüzgârı sevdiğini söylüyorsun;
Ama rüzgâr çıkınca pencereni örtüyorsun...
İşte bundan korkuyorum;
Çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun!” diyordu. Evet, söylüyoruz ama yaşamıyoruz.