"Yurdanur Türkdoğan yeni bir romanla okurla yeniden buluşuyor. 'Bir Yaşantı Bir Yara' kökleri oldukça eski bir zamana uzanan ailenin zor koşullarda hayata tutunma ve varolma mücadelesidir. Resmi tarihin üstünü örttüğü,
yok saymaya çalıştığı bir hazin serüveni yaşayacaksınız bu kitapta.
Üçüncü kuşaktan bir anlatıcı, bazen yöresel yaşamdan örnekler sunarken bir yandan da modernizmin hızla erozyona uğrattığı gelenekleri unutturmamaya-yaşatmaya yönelen diliyle büyülü bir dünya kuruyor. Bu dunya mitlerden, mesellerden, mistik olanlardan oluşuyor gibi gözükse de yazarın önceliği tarih bilincinden kopmadan, değişim ve dönüşümün devrimci gücüne vurgu yapmak oluyor..."
Aydın Şimşek
“Osmanlı zamanından beridir, erkekler gönlünü kaptırdığı kızla, bir buluşma ayarladığında, bu buluşmaya giderken, hediye olarak, küçük yuvarlak bir el aynası verirmiş. Bu hediye, ‘Sana, senden daha güzel verebilecek bir hediye bulamadım’ anlamını taşıyormuş. Kızlar da erkeklere hediye olarak, oyalı ve kokulu bir mendil verirmiş. Bunun anlamı da,
‘Mendili her kokladığında beni hatırla’ demekmiş…
Genç kızlar, çerçiden mendil ve parfüm kokulu sabun alırlardı. Mendilin etrafını işlerler ve parfüm kokulu sabunu paketinden çıkarıp, mendilin içine koyar, bunu mendilde bekletirlerdi. Bir hafta sonra, sabunun tüm parfümü mendile sinmiştir ve erkek arkadaşına verecek hediyesi hazırdır…”
"Yurdanur Türkdoğan yeni bir romanla okurla yeniden buluşuyor. 'Bir Yaşantı Bir Yara' kökleri oldukça eski bir zamana uzanan ailenin zor koşullarda hayata tutunma ve varolma mücadelesidir. Resmi tarihin üstünü örttüğü,
yok saymaya çalıştığı bir hazin serüveni yaşayacaksınız bu kitapta.
Üçüncü kuşaktan bir anlatıcı, bazen yöresel yaşamdan örnekler sunarken bir yandan da modernizmin hızla erozyona uğrattığı gelenekleri unutturmamaya-yaşatmaya yönelen diliyle büyülü bir dünya kuruyor. Bu dunya mitlerden, mesellerden, mistik olanlardan oluşuyor gibi gözükse de yazarın önceliği tarih bilincinden kopmadan, değişim ve dönüşümün devrimci gücüne vurgu yapmak oluyor..."
Aydın Şimşek
“Osmanlı zamanından beridir, erkekler gönlünü kaptırdığı kızla, bir buluşma ayarladığında, bu buluşmaya giderken, hediye olarak, küçük yuvarlak bir el aynası verirmiş. Bu hediye, ‘Sana, senden daha güzel verebilecek bir hediye bulamadım’ anlamını taşıyormuş. Kızlar da erkeklere hediye olarak, oyalı ve kokulu bir mendil verirmiş. Bunun anlamı da,
‘Mendili her kokladığında beni hatırla’ demekmiş…
Genç kızlar, çerçiden mendil ve parfüm kokulu sabun alırlardı. Mendilin etrafını işlerler ve parfüm kokulu sabunu paketinden çıkarıp, mendilin içine koyar, bunu mendilde bekletirlerdi. Bir hafta sonra, sabunun tüm parfümü mendile sinmiştir ve erkek arkadaşına verecek hediyesi hazırdır…”