Güngör Berk’in Birlikte Yürümek adını verdiği ve çifte gönderime sahip olan kitabı; deneme ve köşe yazılarını bir araya getiren dört yapıtından sonra okur karşısına çıkıyor.
Yazarın, önceki düşünce kitaplarından bildiğimiz yalın, kısa tümcelerden oluşan, genellikle temel anlamı hedefleyen, net biçemi öykülerinde de sürüyor. Zaman zaman duygu aktarımı ve çevre betimlemeleri sırasında yan anlamları yoklayan sanatsal bir biçem ortaya çıkıyor. Bu yordam, söz dizimi bağlamında Oktay Akbal’ın öykü dilini çağrıştırıyor.
Anlatılar kısa öykülerden oluşuyor. Yazar hızlı başlangıçları seviyor. Uzun betimlemelerle oyalanmadan doğrudan anlatıya odaklanıyor. Öykülerin sonu için açık diyemeyiz ama bunlar, bitmemişlik duygusu uyandırıyor. Bu nedenle kitaptaki öyküler parçalı bir görünüm ortaya koyuyor. Az sayıdaki birinci kişili anlatıma karşın genellikle üçüncü kişili anlatım yeğlenmiş. Anlatıcılar, merkezî kişilerin deneyim ve duyumsamaları üzerinden anlatımı sürdürüyorlar. Kimi öykülerse bütünüyle karakterlerin fantezi ve gündüz düşlerinden oluşuyor.
Geçmişten bugüne çeşitli enstantanelerle toplumsal yaşantımızı ve duygusal dünyamızdaki değişimi gözler önüne seren bu küçük öykülerin okur tarafından sevileceğini sanıyorum.
Güngör Berk’in Birlikte Yürümek adını verdiği ve çifte gönderime sahip olan kitabı; deneme ve köşe yazılarını bir araya getiren dört yapıtından sonra okur karşısına çıkıyor.
Yazarın, önceki düşünce kitaplarından bildiğimiz yalın, kısa tümcelerden oluşan, genellikle temel anlamı hedefleyen, net biçemi öykülerinde de sürüyor. Zaman zaman duygu aktarımı ve çevre betimlemeleri sırasında yan anlamları yoklayan sanatsal bir biçem ortaya çıkıyor. Bu yordam, söz dizimi bağlamında Oktay Akbal’ın öykü dilini çağrıştırıyor.
Anlatılar kısa öykülerden oluşuyor. Yazar hızlı başlangıçları seviyor. Uzun betimlemelerle oyalanmadan doğrudan anlatıya odaklanıyor. Öykülerin sonu için açık diyemeyiz ama bunlar, bitmemişlik duygusu uyandırıyor. Bu nedenle kitaptaki öyküler parçalı bir görünüm ortaya koyuyor. Az sayıdaki birinci kişili anlatıma karşın genellikle üçüncü kişili anlatım yeğlenmiş. Anlatıcılar, merkezî kişilerin deneyim ve duyumsamaları üzerinden anlatımı sürdürüyorlar. Kimi öykülerse bütünüyle karakterlerin fantezi ve gündüz düşlerinden oluşuyor.
Geçmişten bugüne çeşitli enstantanelerle toplumsal yaşantımızı ve duygusal dünyamızdaki değişimi gözler önüne seren bu küçük öykülerin okur tarafından sevileceğini sanıyorum.