Hem bilimsel araştırmalar hem de siyasal iktisat alanına katkı yapan en önemli çalışmalardan biri Biyokapital. Kaushik Sunder Rajan bu çalışma bağlamında, 1999'dan 2004'e uzanan beş yıllık bir zaman dilimi boyunca, ABD ve Hindistan'daki biyoteknoloji laboratuarlarında ve yeni kurulan şirketlerde saha araştırmaları yapıyor. Daha sonra biliminsanları, girişimciler, risk sermayedarları ve ülke politikalarını belirleyen kişileri de dahil ettiği araştırmasını, iki ülkedeki ilaç geliştirme süreçlerini karşılaştırarak sürdürüyor ve farklı uygulamalar ile araştırma-geliştirmenin hedeflerini, finansal mekanizmaları, ilgili hükümet düzenlemelerini ve umut vaat eden bu yeni teknolojilerin reklam ve pazarlama stratejilerini inceliyor.
Rajan, genom araştırmaları gibi çağdaş biyoteknolojilerin ancak ortaya çıktıkları iktisadi pazarla ilişkili olarak anlaşılabileceğini savunuyor. Biyoteknoloji ile piyasa güçlerinin, yani "tekno-bilimsel kapitalizmin" çağdaş dünyayı nasıl şekillendirdiğine ilişkin, teorik açıdan son derece zengin bir araştırma sunuyor. Marxçı değer teorilerini Foucaultcu biyopolitik kavramlarıyla diyaloğa sokarak, 20. yüzyılın sonuyla 21. yüzyılın başlarında, yaşam bilimlerinin nasıl olup da hem ekonomik hem de epistemik değerin en önemli üreticilerinden biri haline geldiğini inceliyor.
Hem bilimsel araştırmalar hem de siyasal iktisat alanına katkı yapan en önemli çalışmalardan biri Biyokapital. Kaushik Sunder Rajan bu çalışma bağlamında, 1999'dan 2004'e uzanan beş yıllık bir zaman dilimi boyunca, ABD ve Hindistan'daki biyoteknoloji laboratuarlarında ve yeni kurulan şirketlerde saha araştırmaları yapıyor. Daha sonra biliminsanları, girişimciler, risk sermayedarları ve ülke politikalarını belirleyen kişileri de dahil ettiği araştırmasını, iki ülkedeki ilaç geliştirme süreçlerini karşılaştırarak sürdürüyor ve farklı uygulamalar ile araştırma-geliştirmenin hedeflerini, finansal mekanizmaları, ilgili hükümet düzenlemelerini ve umut vaat eden bu yeni teknolojilerin reklam ve pazarlama stratejilerini inceliyor.
Rajan, genom araştırmaları gibi çağdaş biyoteknolojilerin ancak ortaya çıktıkları iktisadi pazarla ilişkili olarak anlaşılabileceğini savunuyor. Biyoteknoloji ile piyasa güçlerinin, yani "tekno-bilimsel kapitalizmin" çağdaş dünyayı nasıl şekillendirdiğine ilişkin, teorik açıdan son derece zengin bir araştırma sunuyor. Marxçı değer teorilerini Foucaultcu biyopolitik kavramlarıyla diyaloğa sokarak, 20. yüzyılın sonuyla 21. yüzyılın başlarında, yaşam bilimlerinin nasıl olup da hem ekonomik hem de epistemik değerin en önemli üreticilerinden biri haline geldiğini inceliyor.