Çarpıcı, müthiş bir anlatı.
The New Yorker
Balkanlar’dan çıkmış en etkileyici romanlardan biri.
The New York Times
Aleksandar Tisma’nın başyapıtı olarak kabul edilen Blam’a Dair, İkinci Dünya Savaşı sonrasında hayatta kalan Miroslav Blam’ın hikâyesine odaklanıyor. Savaş boyunca tanıdığı hemen herkesi kaybeden Blam bir başına Novi Sad’ın sokaklarında dolaşır ve hatırlar. Yitip giden insanları, bir daha asla eskisi gibi olamayacak kentleri ve yaşanan dehşet dolu günleri… Tüccar Fiker, fırıncı Mentele, amatör futbolcu Špicer, avukat Verteš ve daha niceleri. Artık hepsi Blam’ın gündelik hayatına eşlik eden birer hayalet olan bu insanların hikâyeleriyle birlikte savaşın dehşetine tanıklık ederken Blam’ın zihninde savaşın belki de asla sona ermeyeceğini hissederiz.
Romanın odaklandığı meselelerden bir diğeri de şahitliğe dayanan tarih yazımıdır. Savaşın yaşandığı sırada kısmen çarpıtılan gerçeklik ile savaş sonrasında aktarılan gerçekliğin yaşananları yansıtma noktasında birbirine mecbur kalışları hem yazarın hem de ana karakterin ikileme düştüğü önemli mevzulardan biridir. Roman boyunca geçmişte yaşananlar sıra ve kronoloji kaygısı olmadan Miroslav Blam’ın iç dünyasındaki doğal akışa paralel bir şekilde anlatılmaktadır.
Savaş sonrasında komünizm ve faşizm gibi iki farklı ideoloji arasında savrulan kentte gündüz düşlerini andıran bir üslupla ilerleyen Blam’a Dair, yaşamaya devam edebilmek için bir sebep bulmaya çalışan Miroslav Blam’ın hatırladıkları ve yaşadıkları üzerinden savaşın yıkıcılığına ve her şeye rağmen tarihin bir şekilde tekerrür ediyor olmasına dair çarpıcı bir ağıt.
Çarpıcı, müthiş bir anlatı.
The New Yorker
Balkanlar’dan çıkmış en etkileyici romanlardan biri.
The New York Times
Aleksandar Tisma’nın başyapıtı olarak kabul edilen Blam’a Dair, İkinci Dünya Savaşı sonrasında hayatta kalan Miroslav Blam’ın hikâyesine odaklanıyor. Savaş boyunca tanıdığı hemen herkesi kaybeden Blam bir başına Novi Sad’ın sokaklarında dolaşır ve hatırlar. Yitip giden insanları, bir daha asla eskisi gibi olamayacak kentleri ve yaşanan dehşet dolu günleri… Tüccar Fiker, fırıncı Mentele, amatör futbolcu Špicer, avukat Verteš ve daha niceleri. Artık hepsi Blam’ın gündelik hayatına eşlik eden birer hayalet olan bu insanların hikâyeleriyle birlikte savaşın dehşetine tanıklık ederken Blam’ın zihninde savaşın belki de asla sona ermeyeceğini hissederiz.
Romanın odaklandığı meselelerden bir diğeri de şahitliğe dayanan tarih yazımıdır. Savaşın yaşandığı sırada kısmen çarpıtılan gerçeklik ile savaş sonrasında aktarılan gerçekliğin yaşananları yansıtma noktasında birbirine mecbur kalışları hem yazarın hem de ana karakterin ikileme düştüğü önemli mevzulardan biridir. Roman boyunca geçmişte yaşananlar sıra ve kronoloji kaygısı olmadan Miroslav Blam’ın iç dünyasındaki doğal akışa paralel bir şekilde anlatılmaktadır.
Savaş sonrasında komünizm ve faşizm gibi iki farklı ideoloji arasında savrulan kentte gündüz düşlerini andıran bir üslupla ilerleyen Blam’a Dair, yaşamaya devam edebilmek için bir sebep bulmaya çalışan Miroslav Blam’ın hatırladıkları ve yaşadıkları üzerinden savaşın yıkıcılığına ve her şeye rağmen tarihin bir şekilde tekerrür ediyor olmasına dair çarpıcı bir ağıt.