İki kıtayı birleştirmek, üç imparatorluğun ağırlığını omuzlarında taşımak şimdiye kadar tek bir şehre kısmet oldu. İstanbul ve Boğaziçi Antik dönemden bugüne çevresindeki tüm siyasi yapıların gözdesi, birçok medeniyetin uğrağı oldu. Bundan 2500 yıl önce Perslerin sandalları birbirine bağlayarak “İlk Boğaz Köprüsü”nü yaptıkları yer de burasıydı, Latinlerin Bizans’tan devraldığı yer de burası, Fatih’in o görkemli fethine sahne olanda da, 1624’ün bir Temmuz sabahında ansızın Tarabya kıyılarına çıkan Kazak akınıyla şaşkınlığa düşen de…
Kendisi de bir Boğaz çocuğu olan sanat tarihçi Dr. Sedat Bornovalı, dünyada bir örneği daha olmayan Boğaziçi’nin her iki yakasına sıralanmış tarihî ve kültürel mirası tadına doyulmaz bir incelikle ve zengin görseller eşliğinde anlatıyor. Rotasını Evliya Çelebi’nin o meşhur rüyasında “Seyahat ya Resulallah” dediği Ahi Çelebi Camii’nin önündeki Yemiş İskelesi’nden başlatıyor; her iki yakadaki tarihî yapıları, yalıları, görkemli camileri, çağdaş mimarlık arayışlarını, hatta hikâyesi olan apartmanları sırayla anlatarak Kavaklar’a kadar uzanıyor; Bebek’ten, Galata’dan, Kanlıca’dan, Beykoz’dan, Kandilli semaları ve Aşiyan yollarından ses verip Kız Kulesi’nde sonlanan mavi bir tarih yolculuğuna çıkarıyor.
İki kıtayı birleştirmek, üç imparatorluğun ağırlığını omuzlarında taşımak şimdiye kadar tek bir şehre kısmet oldu. İstanbul ve Boğaziçi Antik dönemden bugüne çevresindeki tüm siyasi yapıların gözdesi, birçok medeniyetin uğrağı oldu. Bundan 2500 yıl önce Perslerin sandalları birbirine bağlayarak “İlk Boğaz Köprüsü”nü yaptıkları yer de burasıydı, Latinlerin Bizans’tan devraldığı yer de burası, Fatih’in o görkemli fethine sahne olanda da, 1624’ün bir Temmuz sabahında ansızın Tarabya kıyılarına çıkan Kazak akınıyla şaşkınlığa düşen de…
Kendisi de bir Boğaz çocuğu olan sanat tarihçi Dr. Sedat Bornovalı, dünyada bir örneği daha olmayan Boğaziçi’nin her iki yakasına sıralanmış tarihî ve kültürel mirası tadına doyulmaz bir incelikle ve zengin görseller eşliğinde anlatıyor. Rotasını Evliya Çelebi’nin o meşhur rüyasında “Seyahat ya Resulallah” dediği Ahi Çelebi Camii’nin önündeki Yemiş İskelesi’nden başlatıyor; her iki yakadaki tarihî yapıları, yalıları, görkemli camileri, çağdaş mimarlık arayışlarını, hatta hikâyesi olan apartmanları sırayla anlatarak Kavaklar’a kadar uzanıyor; Bebek’ten, Galata’dan, Kanlıca’dan, Beykoz’dan, Kandilli semaları ve Aşiyan yollarından ses verip Kız Kulesi’nde sonlanan mavi bir tarih yolculuğuna çıkarıyor.