Genç adam çocukluğunun geçtiği nar bahçesine döndüğünde dünyanın renkleri, meyvelerin tadı, güllerin kokusu ve vadinin manzarasıyla yeniden tanışır. Şimdi çok uzak bir geçmiş gibi görünen çocukluğunun imgelerini tek tek hatırlar, özellikle de ilk aşkın tatlı hatıraları ile babasıyla vakit geçirdiği bu nar bahçesi. İnsanın içine karanlık salan hapishane yılları, işkence, dayak ve sefaletin yerine, insanca kalabilmek için bu hatıralara, bir de sevdiği kıza tutunur. Ah, Saba.
Peter Hobbs’un bu novellası daha ilk cümlesiyle okuru içine çekiyor. Poetik dili ve anlatıcının nahif tonuyla aksi hâlde bir karamsarlık manzumesi olabilecek bir hikâyeyi, umudun rengine büründürüyor.
Kısa sürmüş bir aşkın hatırası, ruhunuz ve bedeninizdeki yaraları dindirebilir mi?
Genç adam çocukluğunun geçtiği nar bahçesine döndüğünde dünyanın renkleri, meyvelerin tadı, güllerin kokusu ve vadinin manzarasıyla yeniden tanışır. Şimdi çok uzak bir geçmiş gibi görünen çocukluğunun imgelerini tek tek hatırlar, özellikle de ilk aşkın tatlı hatıraları ile babasıyla vakit geçirdiği bu nar bahçesi. İnsanın içine karanlık salan hapishane yılları, işkence, dayak ve sefaletin yerine, insanca kalabilmek için bu hatıralara, bir de sevdiği kıza tutunur. Ah, Saba.
Peter Hobbs’un bu novellası daha ilk cümlesiyle okuru içine çekiyor. Poetik dili ve anlatıcının nahif tonuyla aksi hâlde bir karamsarlık manzumesi olabilecek bir hikâyeyi, umudun rengine büründürüyor.
Kısa sürmüş bir aşkın hatırası, ruhunuz ve bedeninizdeki yaraları dindirebilir mi?