40 yılı aşkın bir süredir Osmanlı çalışmalarında bir tür rönesans yaşıyoruz. Bu alana yön veren sorular aynı kalsa da, yeni cevaplar daha yaratıcı, daha kapsamlı ve hepsinden önemlisi diğer tarihlerle diyaloğa açık olma eğiliminde.
“Batı ilerlerken Osmanlı İmparatorluğu neden geriledi?”, “Tüccarların gayrimüslim, bürokrat veya askerlerin Müslüman olduğu doğru mu?” gibi sorular sorulmaya devam ediyor.
Fatma Müge Göçek'in bu değerli çalışması eskiden “imparatorluğun gerilemesi” olarak özetlenen şeyin, farklı bölgeleri, grupları, ilişkileri ve kurumları çeşitli şekillerde etkileyen çok sayıda süreci içerdiğini gösteriyor. Uzun yıllardır bize anlatılanların aksine, bu zengin dokulu tarihi tek bir büyük gerileme veya modernleşme anlatısına sığdırmanın imkânsız olduğunu gösteriyor.
Özellikle, Osmanlı toplumsal yapısı içinde etnik-dinsel çizgilerdeki bölünmenin, savaşın ve Batı ile ticaretin dinamikleri ile etkileşime girerek çatallanmış bir Osmanlı burjuvazisi ürettiğini iddia ediyor. Birbirinden farklı ticari ve bürokratik unsurlara bölünmüş bu burjuvazi sultana meydan okuyabildi ancak nihayetinde imparatorluğu kurtaramadı. Osmanlı İmparatorluğu'nun yerini Türk ulus devleti ile Balkanlar ve Ortadoğu’daki diğerleri aldı.
Başka türlü bir tarihin mümkün olup olmayacağını düşünmeye sevk eden bu kitap, muazzam bir sosyal tarih anlatısı kurarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda sınıf oluşumu ve toplumsal değişim çalışmalarına önemli bir katkı sunuyor.
40 yılı aşkın bir süredir Osmanlı çalışmalarında bir tür rönesans yaşıyoruz. Bu alana yön veren sorular aynı kalsa da, yeni cevaplar daha yaratıcı, daha kapsamlı ve hepsinden önemlisi diğer tarihlerle diyaloğa açık olma eğiliminde.
“Batı ilerlerken Osmanlı İmparatorluğu neden geriledi?”, “Tüccarların gayrimüslim, bürokrat veya askerlerin Müslüman olduğu doğru mu?” gibi sorular sorulmaya devam ediyor.
Fatma Müge Göçek'in bu değerli çalışması eskiden “imparatorluğun gerilemesi” olarak özetlenen şeyin, farklı bölgeleri, grupları, ilişkileri ve kurumları çeşitli şekillerde etkileyen çok sayıda süreci içerdiğini gösteriyor. Uzun yıllardır bize anlatılanların aksine, bu zengin dokulu tarihi tek bir büyük gerileme veya modernleşme anlatısına sığdırmanın imkânsız olduğunu gösteriyor.
Özellikle, Osmanlı toplumsal yapısı içinde etnik-dinsel çizgilerdeki bölünmenin, savaşın ve Batı ile ticaretin dinamikleri ile etkileşime girerek çatallanmış bir Osmanlı burjuvazisi ürettiğini iddia ediyor. Birbirinden farklı ticari ve bürokratik unsurlara bölünmüş bu burjuvazi sultana meydan okuyabildi ancak nihayetinde imparatorluğu kurtaramadı. Osmanlı İmparatorluğu'nun yerini Türk ulus devleti ile Balkanlar ve Ortadoğu’daki diğerleri aldı.
Başka türlü bir tarihin mümkün olup olmayacağını düşünmeye sevk eden bu kitap, muazzam bir sosyal tarih anlatısı kurarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda sınıf oluşumu ve toplumsal değişim çalışmalarına önemli bir katkı sunuyor.