Eser, Üniversite "Bitirme Tezi" olarak hazırlanmış ve daha sonra kitap haline dönüşturülmuştür. Bu emeğinden dolayı İbrahim Mete Şenocak'ı kutluyoruz. Amaç, Türk tarihi icerisinde Milli Mücâdele ve efeliğin doğuşunun tarihi süreç icerisindeki yerini ve önemini, toplum içindeki rolü ve hizmetlerini ortaya koymaktır.
Ulusların tarih boyunca birbirleriyle çesitli siyasi, sosyal, ticari ve kültürel ilişkilerde bulunmuş olmalarının yanısıra; tahrik ve bencillik sonucu bu ahengin bozulduğuna şahit oluruz.
Uluslararasında bu ahenksizliği gordüğümüz gibi, Ulus içinde de, yönetimdeki yanlış uygulamalar sebebiyle bazı kurumlar ortaya çıkmıştır ki, efelik kurumu bunlardan biridir.
"Efelik" bir başkaldırıdır. Peki ama insan niçin başkaldırır, insanca yaşamayı elinin tersiyle iter, yeri gelir ölür, yeri gelir öldürür?
"Efelik" denildiğinde, kendine özgü yasaları olan bir kurum karşımıza çıkmaktadır. Bunları, haydut olan soyguncu eşkıyalardan ayıran en önemli özellikleri, toplumsal koşulların kötüleşmeleri ile halkın üzerine yöneticiler tarafından yıkılmaya çalışılan yükten ve bunun yarattığı sıkıntıdan halkı kurtarmaya çalışmalarıdır. Tepkileri, hem kendileri hem de halkın refahı içindir. Bunlar, birçok eserde karşılaştırıldıkları adi eşkıyalarla karıştırılmamalıdır.
Efelik kurumunun örgüt yapısı içinde kendine özgü kanunları ve kendine özgü bir düzeni vardır. Efe-Devlet, efe-halk, efe-efe ilişkisi içinde oluşan bu düzen, törelerin de yardımıyla çok ağır yaptırımlara sahip, kendine has kuralları ortaya çıkar. Toplumun düzeninin sağlanması için kanunların yeterli olmadığı zamanlarda töreler, örfler, ananeler, âdetler, gelenekler ve görenekler devreye girer. İşte kanunları hiçe sayarak dağları mesken edinen bu kurumun da törelere bağlı, kendilerine has kuralları ve gelenekleri vardır.
O halde şöyle bir soru ile karşılaşıyoruz:
"Devlet' e rağmen, toplum için savaşan ve canını vermekten çekinmeyen efelerin saygın olmalarının, böylesi zor bir görevi üstlenmelerinin onlara sağladığı yarar nedir?"
Her şeyden önce, onlar birer kanun kaçağı konumundadırlar. Bu yönden yönetim tarafından toplum dışına itilmişler, yani dışlanmışlardır. Eğer halk, yönetimi destekleyip efelerin karşısında yer alsaydı, efelerin yaşama şansı kalmazdı. Bu yüzden onların en önemli özelliklerinden biri, halkın desteğini alacak şekilde yaşamalarıdır.
Milli Mücâdele sonrası, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla efelik kurumu da son bulmuştur. Türk toplumuna ait olan bu kurumun başında olan ve yöneten kişiye "efe", üyelere de "kızan" denilmektedir.
Doç. Dr. Hasan Köksal
Eser, Üniversite "Bitirme Tezi" olarak hazırlanmış ve daha sonra kitap haline dönüşturülmuştür. Bu emeğinden dolayı İbrahim Mete Şenocak'ı kutluyoruz. Amaç, Türk tarihi icerisinde Milli Mücâdele ve efeliğin doğuşunun tarihi süreç icerisindeki yerini ve önemini, toplum içindeki rolü ve hizmetlerini ortaya koymaktır.
Ulusların tarih boyunca birbirleriyle çesitli siyasi, sosyal, ticari ve kültürel ilişkilerde bulunmuş olmalarının yanısıra; tahrik ve bencillik sonucu bu ahengin bozulduğuna şahit oluruz.
Uluslararasında bu ahenksizliği gordüğümüz gibi, Ulus içinde de, yönetimdeki yanlış uygulamalar sebebiyle bazı kurumlar ortaya çıkmıştır ki, efelik kurumu bunlardan biridir.
"Efelik" bir başkaldırıdır. Peki ama insan niçin başkaldırır, insanca yaşamayı elinin tersiyle iter, yeri gelir ölür, yeri gelir öldürür?
"Efelik" denildiğinde, kendine özgü yasaları olan bir kurum karşımıza çıkmaktadır. Bunları, haydut olan soyguncu eşkıyalardan ayıran en önemli özellikleri, toplumsal koşulların kötüleşmeleri ile halkın üzerine yöneticiler tarafından yıkılmaya çalışılan yükten ve bunun yarattığı sıkıntıdan halkı kurtarmaya çalışmalarıdır. Tepkileri, hem kendileri hem de halkın refahı içindir. Bunlar, birçok eserde karşılaştırıldıkları adi eşkıyalarla karıştırılmamalıdır.
Efelik kurumunun örgüt yapısı içinde kendine özgü kanunları ve kendine özgü bir düzeni vardır. Efe-Devlet, efe-halk, efe-efe ilişkisi içinde oluşan bu düzen, törelerin de yardımıyla çok ağır yaptırımlara sahip, kendine has kuralları ortaya çıkar. Toplumun düzeninin sağlanması için kanunların yeterli olmadığı zamanlarda töreler, örfler, ananeler, âdetler, gelenekler ve görenekler devreye girer. İşte kanunları hiçe sayarak dağları mesken edinen bu kurumun da törelere bağlı, kendilerine has kuralları ve gelenekleri vardır.
O halde şöyle bir soru ile karşılaşıyoruz:
"Devlet' e rağmen, toplum için savaşan ve canını vermekten çekinmeyen efelerin saygın olmalarının, böylesi zor bir görevi üstlenmelerinin onlara sağladığı yarar nedir?"
Her şeyden önce, onlar birer kanun kaçağı konumundadırlar. Bu yönden yönetim tarafından toplum dışına itilmişler, yani dışlanmışlardır. Eğer halk, yönetimi destekleyip efelerin karşısında yer alsaydı, efelerin yaşama şansı kalmazdı. Bu yüzden onların en önemli özelliklerinden biri, halkın desteğini alacak şekilde yaşamalarıdır.
Milli Mücâdele sonrası, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla efelik kurumu da son bulmuştur. Türk toplumuna ait olan bu kurumun başında olan ve yöneten kişiye "efe", üyelere de "kızan" denilmektedir.
Doç. Dr. Hasan Köksal