“Yaz alazı geçip ince ince/ve gece gündüz dinmeyen gürbüz yağmuru,/ayağının çamuruyla çıkıp gelince güz,/kırk yıldır ellenmeyen kırık kiremitler/arasından dolaşıp, şıp şıp damlayınca su tavandan,/Van Gölü'ne dönünce ev ve küçük oğlu/giderek kendini gerçek bir ördek,/kalan ahali ise birer inci kefali sanmaya başlayınca/ancak ayaklanmış Hoca ve doğruca dama/çıkmış, kiremit saçak aktaracak.” (Damdan Düşen) Böyle diyor Nazmi Ağıl, büyüklere Nasrettin Hocanın fıkralarını anlattığı şiirlerinden birinde. Bu tarzın öncesi de var: Orhan Veli, Nasrettin Hoca hikâyelerini 1949 yılında ilk defa şiirleştirdiğinde oldukça ses getirmişti. O tarihten bu yana halk zekâsının ürünü olan Hocanın fıkraları şiir diliyle birçok kez yazıldı. Ünlü bilgemizin kuşaktan kuşağa aktarılagelen maceralarını bir kez de şair Nazmi Ağıl büyükler için kaleme aldı. Yüzyıllardır insanımızı gülümseten fıkraların tadı, engin bir hayal gücü ve günümüze yapılan göndermelerle katmerleniyor. Ses tekrarları, iç kafiyeler ve alışılmadık benzetmelerle Türkçemizin anlatım zenginliğini cömertçe sergileyen bu şiirleri ister yalnız başına, ister ailenizle, ama özellikle yüksek sesle okumanızı öneriyoruz.
“Yaz alazı geçip ince ince/ve gece gündüz dinmeyen gürbüz yağmuru,/ayağının çamuruyla çıkıp gelince güz,/kırk yıldır ellenmeyen kırık kiremitler/arasından dolaşıp, şıp şıp damlayınca su tavandan,/Van Gölü'ne dönünce ev ve küçük oğlu/giderek kendini gerçek bir ördek,/kalan ahali ise birer inci kefali sanmaya başlayınca/ancak ayaklanmış Hoca ve doğruca dama/çıkmış, kiremit saçak aktaracak.” (Damdan Düşen) Böyle diyor Nazmi Ağıl, büyüklere Nasrettin Hocanın fıkralarını anlattığı şiirlerinden birinde. Bu tarzın öncesi de var: Orhan Veli, Nasrettin Hoca hikâyelerini 1949 yılında ilk defa şiirleştirdiğinde oldukça ses getirmişti. O tarihten bu yana halk zekâsının ürünü olan Hocanın fıkraları şiir diliyle birçok kez yazıldı. Ünlü bilgemizin kuşaktan kuşağa aktarılagelen maceralarını bir kez de şair Nazmi Ağıl büyükler için kaleme aldı. Yüzyıllardır insanımızı gülümseten fıkraların tadı, engin bir hayal gücü ve günümüze yapılan göndermelerle katmerleniyor. Ses tekrarları, iç kafiyeler ve alışılmadık benzetmelerle Türkçemizin anlatım zenginliğini cömertçe sergileyen bu şiirleri ister yalnız başına, ister ailenizle, ama özellikle yüksek sesle okumanızı öneriyoruz.