Şaşırtıcı derinliği ve engin kapsayıcılığıyla her okurda hayranlık duygusu uyandıran Rus edebiyatından Türkçeye yapılan ilk çevirinin bir tiyatro oyunu olması [Aleksandr Griboyedov, Akıldan Belâ; 1884] simgesel bir anlam taşısa da, Rus oyun yazarlığının akla durgunluk veren zengin geleneğinin yeterli ölçüde ve yoğunlukta dilimize aktarıldığını söylemek imkânsızdır.
Başlangıcı 17. yüzyıl sonu ve 18. yüzyıl başlarına dayanan, ancak edebiyat tarihçilerine göre gerçek anlamda 19. yüzyılda şekillenen Rus oyun yazarlığının Türkçeye aktarılmasında iki eğilim gözlenmektedir. Bir taraftan; Nikolay Gogol, Anton Çehov ve Maksim Gorki gibi dünya oyun yazarlığında çığır açmış klasik yaratıcıların oyunlarının tatmin edici ölçüde temsil edildiği görülürken, öte yandan, siyasi konjonktürün ve karşıt kamplarda yer almanın da etkisiyle olacak, Sovyet dönemi oyun yazarlığının sadece birkaç isim (Aleksey Arbuzov, Aleksandr Gelman, Pavel Nilin vs.) ve birkaç oyunla geçiştirildiği dikkat çekmektedir.
Sovyetler Birliği sonrası, başka deyişle, son çeyrek yüzyılda kaleme alınan piyesler ise, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasında kültür ve sanat alanında da kaydedilen gayet olumlu ve umut verici gelişmelerin yaşanmasına ve her iki toplumun karşılıklı yakınlaşmasına rağmen, ne yazık ki, çeviri eksikliğinden neredeyse hiç bilinmemektedir. Oysa Doğu Blokunun dağılmasından sonra; Bulgaristan, Sırbistan, Polonya, Rusya gibi eski sosyalist ülkelerde özellikle oyun yazarlığı dalında müthiş bir patlama ve canlanma yaşanmış ve son yıllarda kısır döngü içinde bulunduğu kabul edilen dünya oyun yazarlığında Doğu Avrupa Dalgasından söz edilmeye başlanmıştır.
Valentin Krasnogorov, Aleksandr Galin, Pyotr Gladilin ve Vassiliy Sigaryov’dan birer metin içeren Çağdaş Rus Oyunları – 1 derlemesi, bu alandaki boşluğun biraz olsun giderilmesine katkı sağlamaktadır.
Şaşırtıcı derinliği ve engin kapsayıcılığıyla her okurda hayranlık duygusu uyandıran Rus edebiyatından Türkçeye yapılan ilk çevirinin bir tiyatro oyunu olması [Aleksandr Griboyedov, Akıldan Belâ; 1884] simgesel bir anlam taşısa da, Rus oyun yazarlığının akla durgunluk veren zengin geleneğinin yeterli ölçüde ve yoğunlukta dilimize aktarıldığını söylemek imkânsızdır.
Başlangıcı 17. yüzyıl sonu ve 18. yüzyıl başlarına dayanan, ancak edebiyat tarihçilerine göre gerçek anlamda 19. yüzyılda şekillenen Rus oyun yazarlığının Türkçeye aktarılmasında iki eğilim gözlenmektedir. Bir taraftan; Nikolay Gogol, Anton Çehov ve Maksim Gorki gibi dünya oyun yazarlığında çığır açmış klasik yaratıcıların oyunlarının tatmin edici ölçüde temsil edildiği görülürken, öte yandan, siyasi konjonktürün ve karşıt kamplarda yer almanın da etkisiyle olacak, Sovyet dönemi oyun yazarlığının sadece birkaç isim (Aleksey Arbuzov, Aleksandr Gelman, Pavel Nilin vs.) ve birkaç oyunla geçiştirildiği dikkat çekmektedir.
Sovyetler Birliği sonrası, başka deyişle, son çeyrek yüzyılda kaleme alınan piyesler ise, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasında kültür ve sanat alanında da kaydedilen gayet olumlu ve umut verici gelişmelerin yaşanmasına ve her iki toplumun karşılıklı yakınlaşmasına rağmen, ne yazık ki, çeviri eksikliğinden neredeyse hiç bilinmemektedir. Oysa Doğu Blokunun dağılmasından sonra; Bulgaristan, Sırbistan, Polonya, Rusya gibi eski sosyalist ülkelerde özellikle oyun yazarlığı dalında müthiş bir patlama ve canlanma yaşanmış ve son yıllarda kısır döngü içinde bulunduğu kabul edilen dünya oyun yazarlığında Doğu Avrupa Dalgasından söz edilmeye başlanmıştır.
Valentin Krasnogorov, Aleksandr Galin, Pyotr Gladilin ve Vassiliy Sigaryov’dan birer metin içeren Çağdaş Rus Oyunları – 1 derlemesi, bu alandaki boşluğun biraz olsun giderilmesine katkı sağlamaktadır.