Kurumların amaç ve hedeflerine uygun şekilde kullanılması beklenen internet erişiminin, çalışanlar tarafından sosyal medyada vakit geçirmek, alışveriş yapmak, film izlemek, gazete okumak gibi kişisel amaçlar için kullanılması; işlerin zamanında tamamlanmamasına, verim düşüklüğüne ve kaynakların etkin şekilde kullanılmamasına neden olabilmektedir. Bu durum ileri boyutlarda yaşandığında kurumların ekonomik kayıplar yaşamasına, marka imajının olumsuz etkilenmesine, kurumsal itibarın zarar görmesine, güvenlik tehditlerine hatta çalışanların ve kurumların hukuki yaptırımlara maruz kalmalarına yol açabilmektedir. Belirtilen eylemler ve olası sonuçları bütünüyle değerlendirildiğinde örgüt kaynakları içerisinde önemli bir yer tutan teknolojik araçların ve internet erişiminin mesai saatlerinde kötüye kullanımına ilişkin yaşanan üretkenlik kaybı, sanal kaytarma kavramını gündeme getirmiştir.
Sanal kaytarma davranışı kısaca, kurumların çalışanlarına sunduğu teknoloji ve internet hizmetinin, çalışanlar tarafından mesai saatleri içerisinde kurumun amaçları dışında kendi kişisel amaçları doğrultusunda kullanılmasıdır.
Sanal kaytarma davranışı denetimsiz bırakıldığında istenmeyen sonuçlarla karşılaşma olasılığı artacaktır. Bu durum sanal kaytarmanın karanlık yönünü oluştururken iş yoğunluğu ve iş stresinden bunalan çalışanların kısa süreli dijital molalar sayesinde işlerine tekrar odaklanma, daha zinde ve yaratıcı hissetme olasılıklarının artması ise sanal kaytarmanın aydınlık yönünü oluşturmaktadır. Bu noktada yöneticilerin, sanal kaytarma davranışının iki yönlü olabileceğini göz önünde bulundurarak çalışanlarına ona göre yaklaşmaları ve kurumlarında etkin bir sanal kaytarma yönetimi uygulamaları önemli hâle gelmektedir.
Kurumların amaç ve hedeflerine uygun şekilde kullanılması beklenen internet erişiminin, çalışanlar tarafından sosyal medyada vakit geçirmek, alışveriş yapmak, film izlemek, gazete okumak gibi kişisel amaçlar için kullanılması; işlerin zamanında tamamlanmamasına, verim düşüklüğüne ve kaynakların etkin şekilde kullanılmamasına neden olabilmektedir. Bu durum ileri boyutlarda yaşandığında kurumların ekonomik kayıplar yaşamasına, marka imajının olumsuz etkilenmesine, kurumsal itibarın zarar görmesine, güvenlik tehditlerine hatta çalışanların ve kurumların hukuki yaptırımlara maruz kalmalarına yol açabilmektedir. Belirtilen eylemler ve olası sonuçları bütünüyle değerlendirildiğinde örgüt kaynakları içerisinde önemli bir yer tutan teknolojik araçların ve internet erişiminin mesai saatlerinde kötüye kullanımına ilişkin yaşanan üretkenlik kaybı, sanal kaytarma kavramını gündeme getirmiştir.
Sanal kaytarma davranışı kısaca, kurumların çalışanlarına sunduğu teknoloji ve internet hizmetinin, çalışanlar tarafından mesai saatleri içerisinde kurumun amaçları dışında kendi kişisel amaçları doğrultusunda kullanılmasıdır.
Sanal kaytarma davranışı denetimsiz bırakıldığında istenmeyen sonuçlarla karşılaşma olasılığı artacaktır. Bu durum sanal kaytarmanın karanlık yönünü oluştururken iş yoğunluğu ve iş stresinden bunalan çalışanların kısa süreli dijital molalar sayesinde işlerine tekrar odaklanma, daha zinde ve yaratıcı hissetme olasılıklarının artması ise sanal kaytarmanın aydınlık yönünü oluşturmaktadır. Bu noktada yöneticilerin, sanal kaytarma davranışının iki yönlü olabileceğini göz önünde bulundurarak çalışanlarına ona göre yaklaşmaları ve kurumlarında etkin bir sanal kaytarma yönetimi uygulamaları önemli hâle gelmektedir.