DEVİN
"Bu yaşanan olay da kâbusumun bir parçasıydı ve ben bu kâbusu peri masalına döndürmek için elimden geleni yapmaya hazırdım.”
Menfaat uğruna babası tarafından hayatı başka birinin ellerine bırakılan Devin, hayattaki yegâne varlığı kızı Alya için yıllarca süren zulme boyun eğer. Genç kadının tahammülü tükenir; artık o hem bir katil hem de bir kaçaktır! Devin, kadere boyun eğmekten vazgeçip kendi yolunu çizmeye karar verir. Hayatının en büyük adımını atarak aşkın gerçek anlamını günden güne keşfederken şüphesiz hayatının en çaresiz savaşını verir. Kızı Alya ölümcül bir hastalığa sahiptir. Yaşanan her şeyle mücadele eden genç anne, kızının iyileşeceğini düşünerek yanlış bir tedaviye başvurur ve kendilerini hedef tahtası hâline getirir.
Bu serüvende ona eşlik eden adamı tanıdıkça tesadüflerin çarpıcılığı ile olaylar garip bir hâl alır. Geçmişin gölgeleri tıpkı zehirli sarmaşıklar gibi onu boğmaya ve yok etmeye çalışırken Devin, asla pes etmeyecek ve kanının son damlasına kadar savaşmaya devam edecektir.
Adının mânâsıyla kaderini yaşayan bir kadının; Devin’in hikâyesi.
RÜYALARDAN ÖTE KÂBUSLAR KADAR 1
Üç farklı ismim vardı. Üç farklı hayatım. Peki hangisi gerçekti?
Yağmurlu bir akşamüstü, ıssız bir sokakta başına aldığı ölümcül darbeyle hafızasını kaybeden genç kadın, kendine geldiğinde yaşadığı hayatın hiç de sıradan olmadığını fark eder. Birbirinden farklı insanlarla ve kimliklerle sürdürdüğü üç ayrı hayatı vardır. Bu üç karakterden hangisinin gerçek kimliği olduğunu bulmaya çalışırken etrafındaki herkes gittikçe yabancılaşır ve sevdiklerine güvenmek zorlaşır.
Sıra dışı yaşantısı onu bir hedef tahtası hâline getirirken yolları Demir ile kesişir. Zihnindeki boşlukları doldurmaya güç bulan kadın, katilinin hangi kimliğinin peşinde olduğunu anlamaya çalışır.
Jülide mi? Figen mi? İlem mi?
Ben satranç tahtasının herhangi bir karesinde görebileceğiniz herhangi bir taşım.
Bir piyon, bir at, belki de bir vezir… Hayatımın tamamı bir oyundan ibaret.
Her bir taşın ve hamlenin benim olduğu, iyi oynayanın değil benim istediğimin kazandığı…
RÜYALARDAN ÖTE KÂBUSLAR KADAR 2
Hafızasını geri kazanan genç kadın, nasıl bir oyunun içinde yer aldığının
farkına vardığında hayatın ona attığı bir diğer tekmeyle sarsılır.
Üç farklı kimlikle sürdürdüğü hayatı zaten zorluyken en yakınlarının da hiç görmediği
yüzleriyle karşılaşmaya başladığında giderek yalnızlığa sürüklenir.
Hayatına giren adama o kadar aşık olmuştur ki, kurtuluşu
sandıklarının zindanı olacağını göremez.
Bir yandan geçmişinin zehirli pençeleri hayatına sirayet ederken
hiç ummadığı anda karşılaştığı annesi, bir yanda başına bela olan işi
yüzünden tansiyon giderek yükselir. Hayalet Avcı sahnesinde yeni bir oyun
kurmaktadır fakat bu oyunda kimin kazanacağı belli değildir.
Artık zemini çatlak satranç tahtasının üzerindeki taşlar; ruhu, bedeni
ve zihni gibi alev alev yanmaktadır.
“Yıkık döküktüm. Yığıntılarımla yıkacaktım.
Ya da toz olup uçuşacak, yok olacaktım.”
DEVİN
"Bu yaşanan olay da kâbusumun bir parçasıydı ve ben bu kâbusu peri masalına döndürmek için elimden geleni yapmaya hazırdım.”
Menfaat uğruna babası tarafından hayatı başka birinin ellerine bırakılan Devin, hayattaki yegâne varlığı kızı Alya için yıllarca süren zulme boyun eğer. Genç kadının tahammülü tükenir; artık o hem bir katil hem de bir kaçaktır! Devin, kadere boyun eğmekten vazgeçip kendi yolunu çizmeye karar verir. Hayatının en büyük adımını atarak aşkın gerçek anlamını günden güne keşfederken şüphesiz hayatının en çaresiz savaşını verir. Kızı Alya ölümcül bir hastalığa sahiptir. Yaşanan her şeyle mücadele eden genç anne, kızının iyileşeceğini düşünerek yanlış bir tedaviye başvurur ve kendilerini hedef tahtası hâline getirir.
Bu serüvende ona eşlik eden adamı tanıdıkça tesadüflerin çarpıcılığı ile olaylar garip bir hâl alır. Geçmişin gölgeleri tıpkı zehirli sarmaşıklar gibi onu boğmaya ve yok etmeye çalışırken Devin, asla pes etmeyecek ve kanının son damlasına kadar savaşmaya devam edecektir.
Adının mânâsıyla kaderini yaşayan bir kadının; Devin’in hikâyesi.
RÜYALARDAN ÖTE KÂBUSLAR KADAR 1
Üç farklı ismim vardı. Üç farklı hayatım. Peki hangisi gerçekti?
Yağmurlu bir akşamüstü, ıssız bir sokakta başına aldığı ölümcül darbeyle hafızasını kaybeden genç kadın, kendine geldiğinde yaşadığı hayatın hiç de sıradan olmadığını fark eder. Birbirinden farklı insanlarla ve kimliklerle sürdürdüğü üç ayrı hayatı vardır. Bu üç karakterden hangisinin gerçek kimliği olduğunu bulmaya çalışırken etrafındaki herkes gittikçe yabancılaşır ve sevdiklerine güvenmek zorlaşır.
Sıra dışı yaşantısı onu bir hedef tahtası hâline getirirken yolları Demir ile kesişir. Zihnindeki boşlukları doldurmaya güç bulan kadın, katilinin hangi kimliğinin peşinde olduğunu anlamaya çalışır.
Jülide mi? Figen mi? İlem mi?
Ben satranç tahtasının herhangi bir karesinde görebileceğiniz herhangi bir taşım.
Bir piyon, bir at, belki de bir vezir… Hayatımın tamamı bir oyundan ibaret.
Her bir taşın ve hamlenin benim olduğu, iyi oynayanın değil benim istediğimin kazandığı…
RÜYALARDAN ÖTE KÂBUSLAR KADAR 2
Hafızasını geri kazanan genç kadın, nasıl bir oyunun içinde yer aldığının
farkına vardığında hayatın ona attığı bir diğer tekmeyle sarsılır.
Üç farklı kimlikle sürdürdüğü hayatı zaten zorluyken en yakınlarının da hiç görmediği
yüzleriyle karşılaşmaya başladığında giderek yalnızlığa sürüklenir.
Hayatına giren adama o kadar aşık olmuştur ki, kurtuluşu
sandıklarının zindanı olacağını göremez.
Bir yandan geçmişinin zehirli pençeleri hayatına sirayet ederken
hiç ummadığı anda karşılaştığı annesi, bir yanda başına bela olan işi
yüzünden tansiyon giderek yükselir. Hayalet Avcı sahnesinde yeni bir oyun
kurmaktadır fakat bu oyunda kimin kazanacağı belli değildir.
Artık zemini çatlak satranç tahtasının üzerindeki taşlar; ruhu, bedeni
ve zihni gibi alev alev yanmaktadır.
“Yıkık döküktüm. Yığıntılarımla yıkacaktım.
Ya da toz olup uçuşacak, yok olacaktım.”