Cariyenin Gelini Nurbanu

Stok Kodu:
9786051424750
Boyut:
11x17
Sayfa Sayısı:
790
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2014-08
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%30 indirimli
134,90TL
94,43TL
Taksitli fiyat: 9 x 11,54TL
9786051424750
1127838
Cariyenin Gelini Nurbanu
Cariyenin Gelini Nurbanu
94.43

İktidara giden yolda Hürrem'in izinden yürüyecekti. 

Ölümün kıyısında yaşanan hayatlar. Harem cehenneminden cennete uzanan bir yol. Kendi destanını yaratan, osmanoğlu’na kader katan, aykırı bir kadın. Aşk, entrika, tuzak, ihanet. . . Güzeller güzeli Cecılıa Baffo’ydu o... Venedik Venedik olalı, ondan güzelini görmemişti. Altın Kız derlerdi ona. Serenatlar ona yapılır, aşk şiirleri onu anlatırdı. “Güneş doğudan değil, Cecilia’nin gözlerinden doğar, onun gözlerinden batar. Yıldızlar gözlerinde parıldar” derdi şarkılar. Ancak kaderin rüzgarı yaman esecek, Cecilia kaçırılacak ve Sultan Süleyman’ın haremine savrulacaktı. Rüyaların kraliçesi, artık bir köleydi. Haremi birbirine katan cariye Cecilia’nın yolu, Sultan Süleyman’ın, güzellikte kendisiyle yarışan biricik kızıMihrimah’la kesişti. “Senin adın artık Nurbanu olsun!” dedi Mihrimah. “Tanrının Işığını Saçan Kraliçe...” Nurbanu, güzelliği ve aklıyla büyülediği, Hürrem’in oğlu Şehzade Selim’in ruhunda iktidar fırtınası yaratacaktı. Oysa, Sultan Süleyman’ın karısı Hürrem, iktidar oyununu Selim’in değil, küçük oğlu Beyazıt’ın üzerine kurmuştu. Ve böylece kayınvalide Hürrem ve gelin Nurbanu arasında amansız bir mücadele başladı...

“Ben, Sultan Murad Han’ın annesi Cecilia Baffo’yum. Öyküm dillere destan olmalı!” dedi. Dediği oldu.

Tarih benim için ne der, umurumda değil. Tarih, kalem kimin elindeyse onun hikayesini anlatır. Bugün kahraman ilan ettiğini yarın lanetler. Hain diye damgaladığına, yarın bir bakarsın alkış tutar. Osmanlı’nın benim hakkımda vereceği hüküm de umurumda değil. Venedik’in dediği de, diyeceği de. Ben bahtımın çizdiği yolda yürüdüm. Başka çarem vardı da yapmadım mı, başka yolum vardı da yürümedim mi? Kader rüzgarsa, insan dediğin de önüne kattığı kuru yaprak. Esti mi bir o yana savurur adamı, bir bu yana. Savrula savrula buralara geldim, bunları yaptımsa suç benim mi? Varsın tarih istediğini yazsın. Osmanlı ne bilirse onu desin. Venedik, maskesiz dolaşamadığına bakmadan varsın beni ayıplasın. Hepsi celladın yağlı urganından, kılıcından, baltasından iyidir. Gerçeği yaşayan bilir. Ben yaşadım. Venedikli Cecilia Baffo’dan Nurbanu doğurdum. Bir cariyeden kraliçe yarattım. Bir sarhoştan kral...

Herkes böyle bilsin. Osmanlı’ya iki padişah veren Nurbanu Valide Sultan’ım ben.




İktidara giden yolda Hürrem'in izinden yürüyecekti. 

Ölümün kıyısında yaşanan hayatlar. Harem cehenneminden cennete uzanan bir yol. Kendi destanını yaratan, osmanoğlu’na kader katan, aykırı bir kadın. Aşk, entrika, tuzak, ihanet. . . Güzeller güzeli Cecılıa Baffo’ydu o... Venedik Venedik olalı, ondan güzelini görmemişti. Altın Kız derlerdi ona. Serenatlar ona yapılır, aşk şiirleri onu anlatırdı. “Güneş doğudan değil, Cecilia’nin gözlerinden doğar, onun gözlerinden batar. Yıldızlar gözlerinde parıldar” derdi şarkılar. Ancak kaderin rüzgarı yaman esecek, Cecilia kaçırılacak ve Sultan Süleyman’ın haremine savrulacaktı. Rüyaların kraliçesi, artık bir köleydi. Haremi birbirine katan cariye Cecilia’nın yolu, Sultan Süleyman’ın, güzellikte kendisiyle yarışan biricik kızıMihrimah’la kesişti. “Senin adın artık Nurbanu olsun!” dedi Mihrimah. “Tanrının Işığını Saçan Kraliçe...” Nurbanu, güzelliği ve aklıyla büyülediği, Hürrem’in oğlu Şehzade Selim’in ruhunda iktidar fırtınası yaratacaktı. Oysa, Sultan Süleyman’ın karısı Hürrem, iktidar oyununu Selim’in değil, küçük oğlu Beyazıt’ın üzerine kurmuştu. Ve böylece kayınvalide Hürrem ve gelin Nurbanu arasında amansız bir mücadele başladı...

“Ben, Sultan Murad Han’ın annesi Cecilia Baffo’yum. Öyküm dillere destan olmalı!” dedi. Dediği oldu.

Tarih benim için ne der, umurumda değil. Tarih, kalem kimin elindeyse onun hikayesini anlatır. Bugün kahraman ilan ettiğini yarın lanetler. Hain diye damgaladığına, yarın bir bakarsın alkış tutar. Osmanlı’nın benim hakkımda vereceği hüküm de umurumda değil. Venedik’in dediği de, diyeceği de. Ben bahtımın çizdiği yolda yürüdüm. Başka çarem vardı da yapmadım mı, başka yolum vardı da yürümedim mi? Kader rüzgarsa, insan dediğin de önüne kattığı kuru yaprak. Esti mi bir o yana savurur adamı, bir bu yana. Savrula savrula buralara geldim, bunları yaptımsa suç benim mi? Varsın tarih istediğini yazsın. Osmanlı ne bilirse onu desin. Venedik, maskesiz dolaşamadığına bakmadan varsın beni ayıplasın. Hepsi celladın yağlı urganından, kılıcından, baltasından iyidir. Gerçeği yaşayan bilir. Ben yaşadım. Venedikli Cecilia Baffo’dan Nurbanu doğurdum. Bir cariyeden kraliçe yarattım. Bir sarhoştan kral...

Herkes böyle bilsin. Osmanlı’ya iki padişah veren Nurbanu Valide Sultan’ım ben.




Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat