“Garnier çok komik yazıyor, ama kapkaranlık bir mizahla.”
-John Banville
"Küçük etobur dakikalar sessizliği kemiriyordu."
Yaşlılara yönelik lüks bir emeklilik köyü olarak tasarlananLes Conviviales, sakin ve huzurlu ortamı, güvenli yaşam alanları ve sosyalleşme imkânlarıyla tam Odette'in aradığı gibi bir yerdir. Tüm arkadaşları ya başka yerlere taşınan ya da hayatını kaybeden Odette-Martial çifti böylece Paris'teki banliyö yaşamlarını geride bırakarak Güney Fransa'nın bu güneşli köşesinde yeni bir hayata başlarlar.
Fakat en başından beri bu karara dair şüpheleri olan Martial haklı çıkar. Köye ikisinden başka taşınan olmamıştır henüz, hava sıcak ama sürekli yağmurlu, ortam çok sıkıcıdır. Nihayet yeni komşularının gelmesiyle hayal ettikleri gibi sosyal bir hayata tam başlayacakken, bu sefer köyün yakınlarında bir yere Çingenelerin kamp yapmaya geldiği haberi, tesisteki beş kişilik emekliler topluluğunun arasındaki kırılgan ahengi –üstelik biraz da anlamsızca bozuverir.
Cennet gibi bir yerde inzivaya çekilme hayalleri kuran yaşlı emekliler, böylece geç kalınmış hesaplaşmalara ve genç ya da yaşlı her insanın malul olduğu akıldışılıklara kapılarak kendilerini tuhaf bir gidişatın içinde bulurlar.
Georges Simenon'a en yakın “noir” yazarlarından biri olarak gösterilen Garnier, psikolojik çözümlemeleri, tekinsiz atmosferler yaratmaktaki mahareti ve kara mizahıyla çok yalın ama bir o kadar derinlikli bir hikâye kurmayı başarıyor.
_______
“Beni ilgilendiren tek şey doğa; evler umurumda bile değil. Severim bitkileri, onlara güvenebilirsiniz; boş boş konuşmaz, hareket etmezler. Hiç aceleci davranmazlar, kimselere görünmeden toprağın altında büyürler. Cehennemin derinlerine köklerini iyice saldıklarında da birden fışkırır, bir anakonda, bir piton ya da tüm evreni sarıp sarmalayan kocaman bir kas kütlesi gibi her şeyi boğazlamaya başlarlar!”
“Garnier çok komik yazıyor, ama kapkaranlık bir mizahla.”
-John Banville
"Küçük etobur dakikalar sessizliği kemiriyordu."
Yaşlılara yönelik lüks bir emeklilik köyü olarak tasarlananLes Conviviales, sakin ve huzurlu ortamı, güvenli yaşam alanları ve sosyalleşme imkânlarıyla tam Odette'in aradığı gibi bir yerdir. Tüm arkadaşları ya başka yerlere taşınan ya da hayatını kaybeden Odette-Martial çifti böylece Paris'teki banliyö yaşamlarını geride bırakarak Güney Fransa'nın bu güneşli köşesinde yeni bir hayata başlarlar.
Fakat en başından beri bu karara dair şüpheleri olan Martial haklı çıkar. Köye ikisinden başka taşınan olmamıştır henüz, hava sıcak ama sürekli yağmurlu, ortam çok sıkıcıdır. Nihayet yeni komşularının gelmesiyle hayal ettikleri gibi sosyal bir hayata tam başlayacakken, bu sefer köyün yakınlarında bir yere Çingenelerin kamp yapmaya geldiği haberi, tesisteki beş kişilik emekliler topluluğunun arasındaki kırılgan ahengi –üstelik biraz da anlamsızca bozuverir.
Cennet gibi bir yerde inzivaya çekilme hayalleri kuran yaşlı emekliler, böylece geç kalınmış hesaplaşmalara ve genç ya da yaşlı her insanın malul olduğu akıldışılıklara kapılarak kendilerini tuhaf bir gidişatın içinde bulurlar.
Georges Simenon'a en yakın “noir” yazarlarından biri olarak gösterilen Garnier, psikolojik çözümlemeleri, tekinsiz atmosferler yaratmaktaki mahareti ve kara mizahıyla çok yalın ama bir o kadar derinlikli bir hikâye kurmayı başarıyor.
_______
“Beni ilgilendiren tek şey doğa; evler umurumda bile değil. Severim bitkileri, onlara güvenebilirsiniz; boş boş konuşmaz, hareket etmezler. Hiç aceleci davranmazlar, kimselere görünmeden toprağın altında büyürler. Cehennemin derinlerine köklerini iyice saldıklarında da birden fışkırır, bir anakonda, bir piton ya da tüm evreni sarıp sarmalayan kocaman bir kas kütlesi gibi her şeyi boğazlamaya başlarlar!”