93 Harbi sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun batı sınırlarında görülen çözülme, Namık Kemal'i, doğudaki İslam ülkelerini bir araya getirme düşüncesine yöneltmiştir. O, İran'daki Şii iktidarını bu birliğin önündeki tek engel olarak görür. Namık Kemal'e, dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu'na göre, İran, Sünni iktidar eline geçerse bu birlik kolayca sağlanabilecektir. Bu görüş doğrultusunda kaleme alınan Cezmi romanında, Sünni olan Perihan ile Adil Giray evlendirilerek bu amaca ulaşılmaya çalışılır. Ancak romanın tamamlanmamış bu haliyle sonuçlanmasından anlaşılacağı üzere bu amaç gerçekleştirilememiştir. Tarih ve roman ilişkisi öteden beri tartışılagelmiştir. Zira her ikisi de gerçek hayattan ödünç aldığı malzemeyi kullanmaktadır. Tarihin gerçekleri olduğu gibi yansıtmak zorunda olmasına karşın kurmaca bir metin olan romanın böyle bir sorumluluğu yoktur. Ancak romancının, tahrif etmeden ve yazdığı metnin bir edebî metin olduğunu unutmadan, tarihi yorumlaması beklenir. Bununla birlikte edebî bir metindeki kurmaca öğelerin tarihî gerçeklikle birebir uygunluk göstermesini beklemek de doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Cezmi romanının, eserin başında olduğu gibi, zaman zaman bir tarih metnine zaman zaman da kurmaca bir metne dönüştüğüne şahit olmaktayız. Okuyucusunu tarih ve siyaset alanında bilgilendirmek isteyen Namık Kemal'in bu tercihi, eseri için, hiç şüphesiz, bir kusurdur. Ancak eldeki metnin, türünün ilk örneklerinden biri olduğunu bilmemiz, bizi, ona ve yazarına karşı daha insaflı olmaya götürmektedir.
93 Harbi sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun batı sınırlarında görülen çözülme, Namık Kemal'i, doğudaki İslam ülkelerini bir araya getirme düşüncesine yöneltmiştir. O, İran'daki Şii iktidarını bu birliğin önündeki tek engel olarak görür. Namık Kemal'e, dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu'na göre, İran, Sünni iktidar eline geçerse bu birlik kolayca sağlanabilecektir. Bu görüş doğrultusunda kaleme alınan Cezmi romanında, Sünni olan Perihan ile Adil Giray evlendirilerek bu amaca ulaşılmaya çalışılır. Ancak romanın tamamlanmamış bu haliyle sonuçlanmasından anlaşılacağı üzere bu amaç gerçekleştirilememiştir. Tarih ve roman ilişkisi öteden beri tartışılagelmiştir. Zira her ikisi de gerçek hayattan ödünç aldığı malzemeyi kullanmaktadır. Tarihin gerçekleri olduğu gibi yansıtmak zorunda olmasına karşın kurmaca bir metin olan romanın böyle bir sorumluluğu yoktur. Ancak romancının, tahrif etmeden ve yazdığı metnin bir edebî metin olduğunu unutmadan, tarihi yorumlaması beklenir. Bununla birlikte edebî bir metindeki kurmaca öğelerin tarihî gerçeklikle birebir uygunluk göstermesini beklemek de doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Cezmi romanının, eserin başında olduğu gibi, zaman zaman bir tarih metnine zaman zaman da kurmaca bir metne dönüştüğüne şahit olmaktayız. Okuyucusunu tarih ve siyaset alanında bilgilendirmek isteyen Namık Kemal'in bu tercihi, eseri için, hiç şüphesiz, bir kusurdur. Ancak eldeki metnin, türünün ilk örneklerinden biri olduğunu bilmemiz, bizi, ona ve yazarına karşı daha insaflı olmaya götürmektedir.