Uluslararası vergi uyuşmazlıkları, uluslararası vergi hukuku bakımından başlangıç noktası çifte vergilendirme sorununu gidermek olan ancak zamanla farklı sorunları da kapsar bir gelişime evrilen çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarından kaynaklanabilmektedir. Bu itibarla OECD ve BM Model Anlaşmalarında temel alınan karşılıklı anlaşma usulü, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarından doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla diğer uluslararası anlaşmalar veya iç hukuk idari ve yargısal uyuşmazlık çözüm yollarından ayrı, hukuki ve teknik yönlerle çerçevelenmiş süreçle devletler arasında karşılıklı anlaşmayı hedef tutan, uluslararası karakterde ek ve kendine özgü bir çözüm yoludur. Sadece mükellefin başvurusu üzerine başlatılabilen bir uyuşmazlık çözüm yolu olmanın ötesinde aynı zamanda farklı tür ve işlevselliğe sahip olacak surette çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında yer alan karşılıklı anlaşma usulü, küreselleşmenin kattığı ivmeyle giderek daha da artan karmaşıklıktan kaynaklı karşıtlıkların çözümüne yönelmektedir. Ekonomik faaliyetlerin küreselleşmesinin doğal bir sonucu olarak sınır ötesi işlemlerdeki artış ve dönüşüm, çok uluslu şirketler, uluslararası ticaret ve yatırımların yaygınlaşan eğilimi vergi anlaşmalarına olan ihtiyacı artırırken, vergi anlaşmalarını tamamlayan bir parça olarak etkin bir uyuşmazlık çözüm yolu hükmünün önemini artırmaktadır.
Bu kapsamda uluslararası vergi gündemini şekillendiren örgüt niteliğiyle OECD’nin çalışmalarında odağa alınan karşılıklı anlaşma usulü etkinliğini artırma çabaları küresel konsensusu tetikleyen bir değerin altyapısını oluştururken, vergi belirliliği hedefi üzerine kurgulan tasarım uluslararası vergi tahkimi benimsenmesinin yolunu açmaktadır. Bu yöndeki çalışmalar karşılıklı anlaşma usulünün yapısal eksikliklerinin iyileştirme araçlarıyla giderimine ivme katıcı bir değer olmakta ve bir bütün olarak uyuşmazlık çözüm yolu hükmünü geliştiren ileriye doğru bir sürüklenmeyi sağlamaktadır. Uluslararası vergi hukukunda yaşanılan gelişmelerin iç hukuka doğrudan yansıması karşılıklı anlaşma usulünün, 14.10.2021 tarih ve 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu Dördüncü Bölüm Ek madde 14-18 hükümlerine kanuni bir müessese olarak ilave edilmiş olmasıdır.
Çalışmada, genel olarak çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarından doğan uyuşmazlıkların nasıl çözüme kavuşturulacağına dair çalışma ve görüşler ile teorik neden ve amaçlar ışığında karşılıklı anlaşma usulünün analiz ve tahlili yapılmaktadır. Bu doğrultuda OECD ve BM Model Anlaşmalarında modellenen karşılıklı anlaşma usulü hükmü incelenmekte ve Türkiye’nin taraf olduğu çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ile Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde Türk vergi hukuku bakımından müessese değerlendirilmektedir.
Uluslararası vergi uyuşmazlıkları, uluslararası vergi hukuku bakımından başlangıç noktası çifte vergilendirme sorununu gidermek olan ancak zamanla farklı sorunları da kapsar bir gelişime evrilen çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarından kaynaklanabilmektedir. Bu itibarla OECD ve BM Model Anlaşmalarında temel alınan karşılıklı anlaşma usulü, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarından doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla diğer uluslararası anlaşmalar veya iç hukuk idari ve yargısal uyuşmazlık çözüm yollarından ayrı, hukuki ve teknik yönlerle çerçevelenmiş süreçle devletler arasında karşılıklı anlaşmayı hedef tutan, uluslararası karakterde ek ve kendine özgü bir çözüm yoludur. Sadece mükellefin başvurusu üzerine başlatılabilen bir uyuşmazlık çözüm yolu olmanın ötesinde aynı zamanda farklı tür ve işlevselliğe sahip olacak surette çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında yer alan karşılıklı anlaşma usulü, küreselleşmenin kattığı ivmeyle giderek daha da artan karmaşıklıktan kaynaklı karşıtlıkların çözümüne yönelmektedir. Ekonomik faaliyetlerin küreselleşmesinin doğal bir sonucu olarak sınır ötesi işlemlerdeki artış ve dönüşüm, çok uluslu şirketler, uluslararası ticaret ve yatırımların yaygınlaşan eğilimi vergi anlaşmalarına olan ihtiyacı artırırken, vergi anlaşmalarını tamamlayan bir parça olarak etkin bir uyuşmazlık çözüm yolu hükmünün önemini artırmaktadır.
Bu kapsamda uluslararası vergi gündemini şekillendiren örgüt niteliğiyle OECD’nin çalışmalarında odağa alınan karşılıklı anlaşma usulü etkinliğini artırma çabaları küresel konsensusu tetikleyen bir değerin altyapısını oluştururken, vergi belirliliği hedefi üzerine kurgulan tasarım uluslararası vergi tahkimi benimsenmesinin yolunu açmaktadır. Bu yöndeki çalışmalar karşılıklı anlaşma usulünün yapısal eksikliklerinin iyileştirme araçlarıyla giderimine ivme katıcı bir değer olmakta ve bir bütün olarak uyuşmazlık çözüm yolu hükmünü geliştiren ileriye doğru bir sürüklenmeyi sağlamaktadır. Uluslararası vergi hukukunda yaşanılan gelişmelerin iç hukuka doğrudan yansıması karşılıklı anlaşma usulünün, 14.10.2021 tarih ve 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu Dördüncü Bölüm Ek madde 14-18 hükümlerine kanuni bir müessese olarak ilave edilmiş olmasıdır.
Çalışmada, genel olarak çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarından doğan uyuşmazlıkların nasıl çözüme kavuşturulacağına dair çalışma ve görüşler ile teorik neden ve amaçlar ışığında karşılıklı anlaşma usulünün analiz ve tahlili yapılmaktadır. Bu doğrultuda OECD ve BM Model Anlaşmalarında modellenen karşılıklı anlaşma usulü hükmü incelenmekte ve Türkiye’nin taraf olduğu çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ile Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde Türk vergi hukuku bakımından müessese değerlendirilmektedir.