Binlerce yıl önce, Çin'de Po adında bir tüccar yaşıyormuş. Bu adam Çin'in en zenginlerinden biriymiş. Milyonlarca parası varmış. İşi, gücü borç para vermek, yüzde almak, alışveriş yapmak, altın, gümüş, tartmakmış. Sabahın erken saatinden akşamın geç vaktine kadar bu işlerle uğraşırmış, dinlenmek nedir bilmezmiş.
Karısı onun bu haline bakıp çok üzülürmüş. Tüccara şöyle söylermiş: “Kocacığım, dermiş, böyle sabahtan akşama kadar hiç dinlenmeden çalışıyorsun. Kendini çok üzüyorsun. Biraz da dinlen. Bu gidişle çok geçmez hasta olursun. Biraz da kendi sıhhatini düşün!”
Binlerce yıl önce, Çin'de Po adında bir tüccar yaşıyormuş. Bu adam Çin'in en zenginlerinden biriymiş. Milyonlarca parası varmış. İşi, gücü borç para vermek, yüzde almak, alışveriş yapmak, altın, gümüş, tartmakmış. Sabahın erken saatinden akşamın geç vaktine kadar bu işlerle uğraşırmış, dinlenmek nedir bilmezmiş.
Karısı onun bu haline bakıp çok üzülürmüş. Tüccara şöyle söylermiş: “Kocacığım, dermiş, böyle sabahtan akşama kadar hiç dinlenmeden çalışıyorsun. Kendini çok üzüyorsun. Biraz da dinlen. Bu gidişle çok geçmez hasta olursun. Biraz da kendi sıhhatini düşün!”