“Erdemler ifa, normlar tatbik, emirler icra edilir, fakat değerler koyulur ve geçerli olur. Değerlerin geçerliğini iddia eden kimse onları geçerli kılmak mecburiyetindedir. Hiçbir insan tarafından geçerli kılınmaksızın değerlerin geçerli olduğunu söyleyen kimse aldatmak istiyordur”.
Schmitt’in faşistlerin safında dövüşürken heyecan içinde ilan ettiği klasik devlet düşüncesinin sonlanmasına dair arzusu, yani devletin siyasal olanın tekelini yitirip “hareketin Führer’inin bir organına dönüşmesine” dair özlemi, aradan geçen büyük bir dünya savaşının ardından Değerlerin Tiranlığı metninde herkesin kendi putunun mücahidi olarak kalacağı cehennemî bir geleceğin felaket habercisinin cübbesine gizlenir. Bir kamu hukukçusu ve daha fazlasıyla siyasi bir teolog olan Schmitt’in kuramsal düşüncesinden hareketle, bugünün dünyasında, kurumsal iktidarı inşa eden siyasi teolojinin yerine çıplak şiddetin doğrudanlığını barındıran siyasi mitoloji biçimlerinin hâkim olabileceğini ve dolayısıyla “değerlerin tiranlığı” altındaki yakın gelecekte ya beşerî bir çöküşün ya da öngörülemeyen yeni bir çağın vücut bulacağını kestirmek zor olmayacaktır.
“Erdemler ifa, normlar tatbik, emirler icra edilir, fakat değerler koyulur ve geçerli olur. Değerlerin geçerliğini iddia eden kimse onları geçerli kılmak mecburiyetindedir. Hiçbir insan tarafından geçerli kılınmaksızın değerlerin geçerli olduğunu söyleyen kimse aldatmak istiyordur”.
Schmitt’in faşistlerin safında dövüşürken heyecan içinde ilan ettiği klasik devlet düşüncesinin sonlanmasına dair arzusu, yani devletin siyasal olanın tekelini yitirip “hareketin Führer’inin bir organına dönüşmesine” dair özlemi, aradan geçen büyük bir dünya savaşının ardından Değerlerin Tiranlığı metninde herkesin kendi putunun mücahidi olarak kalacağı cehennemî bir geleceğin felaket habercisinin cübbesine gizlenir. Bir kamu hukukçusu ve daha fazlasıyla siyasi bir teolog olan Schmitt’in kuramsal düşüncesinden hareketle, bugünün dünyasında, kurumsal iktidarı inşa eden siyasi teolojinin yerine çıplak şiddetin doğrudanlığını barındıran siyasi mitoloji biçimlerinin hâkim olabileceğini ve dolayısıyla “değerlerin tiranlığı” altındaki yakın gelecekte ya beşerî bir çöküşün ya da öngörülemeyen yeni bir çağın vücut bulacağını kestirmek zor olmayacaktır.