Bir zamanlar Oğuz kavmi içinde “Deli Dumrul” namında bir kahraman varmış. Çocukken dokuz vahşi boğayı öldürüp ve daha nice büyük işler yaptığından ona deli derlermiş.
Bu Deli Dumrul şimdi de kurumuş çayın üzerine köprü yapmış ve tüm kervanları ve yayaları bu köprüden geçmeye zorlamıştı. Her geçenden otuz akçe alıyor ve vazgeçip başka bir yoldan geçmek isteyeni ise bir güzel dövüyor, kırk akçesini alıp öyle geçiriyordu.
Deli Dumrul’un niçin böyle yaptığını hiç sormuyorsunuz?
O kendi kendine şöyle diyordu: “Şöyle güçlü bir pehlivan çıkıp, emrime karşı gelse de benimle savaşsa. Ben de onu alıp yere çalsam da namım tüm dünyaya yayılsa!”
Bir zamanlar Oğuz kavmi içinde “Deli Dumrul” namında bir kahraman varmış. Çocukken dokuz vahşi boğayı öldürüp ve daha nice büyük işler yaptığından ona deli derlermiş.
Bu Deli Dumrul şimdi de kurumuş çayın üzerine köprü yapmış ve tüm kervanları ve yayaları bu köprüden geçmeye zorlamıştı. Her geçenden otuz akçe alıyor ve vazgeçip başka bir yoldan geçmek isteyeni ise bir güzel dövüyor, kırk akçesini alıp öyle geçiriyordu.
Deli Dumrul’un niçin böyle yaptığını hiç sormuyorsunuz?
O kendi kendine şöyle diyordu: “Şöyle güçlü bir pehlivan çıkıp, emrime karşı gelse de benimle savaşsa. Ben de onu alıp yere çalsam da namım tüm dünyaya yayılsa!”